okumali

Üye Girişi

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün439
mod_vvisit_counterDün535
mod_vvisit_counterBu hafta2384
mod_vvisit_counterBu ay7183
mod_vvisit_counterHepsi1847963

Kimler Sitede

Şu anda 14 ziyaretçi çevrimiçi

Tarihin Öğrettiği

Kendisinde içkin gelenek karşıtlığıyla modern paradigmanın Müslüman zihinlerde de makes bulması,gelenek olgusuna nasıl yaklaşılması gerektiği noktasında kafalarımızın ne denli karışık olduğunu gösteriyor.Mutlaklaştırılma ya da reddedilme tavrı arasında gelenek ,özellikle bugün ciddi bir tahribata uğratılmaya çalışılıyor.Tersinmez zaman algısının eşlik ettiği ilerleme mitiyle yeryüzü cennetini bu dünyada inşa etme niyetinde olan modernliğin,saadet asrı özlemi içerisinde olan Müslümanlar tarafından neredeyse kanıksanmış olması aslında bir çelişki.Tarih felsefesi yoksunu olarak geçmişten nasıl yararlanacağını henüz netleştiremediği için Müslümanların gelenekle kurdukları temas sadece bugün açısından değil geçmişte de sıkıntı arz ediyordu.Neyi alıp neyi terk edeceğimiz hususu ancak bir tarih felsefesi perspektifine sahip olarak netleştirilebilir.Ancak her ne olursa olsun gelenekten tam anlamıyla bir kopuşun Müslüman halklar için mümkün olmadığını söylemek durumundayız.Aslında sadece Müslümanlar için değil modernitenin öznesi olan Batı dünyasında da tam bir kopuştan söz etmek imkansızdır.Muhafazakarlığın şimdilerde Batıda ciddi taraftarlarının olması da gösteriyor ki gelenek kendisine sırtını dönenlere dahi kucak açıyor.Dolayısıyla gelenek sadece belli bazı ritüellerin tekrarlanması olarak kabul edilemez.

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-VI

İnsanın yaratılış gayesi ibadettir. Kimin daha güzel eylemde bulunacağının Allah tarafından görülmesi için hayatın ve ölümün yaratılmışolması, insanın ibadet eksenli bir hayat yaşaması gerektiğini tazammun eder.(Mülk-2)İbadet ise yalnızca ritüellerden ibaret bir mahiyet arz etmez.Bilakis peygamberimiz(s.a.v)’in ifadesiyle yolda insanlara zarar veren bir taşın kaldırılmasından, Müslüman kardeşine tebessüm etmeye,kişinin ailesine karşı müşfikliğinden sahih bilginin peşinden koşturmaya kadar hayatın her veçhesini kuşatan bir bilinçlilik halinin göstergesidir.Bugün ibadet denildiğinde sadece mabetlere özgü bir ritüeller silsilesinin anlaşılıyor olması aslında Müslümanlar olarak ne kadar Kur’an’ın uzağında yaşadığımızın da göstergesidir.Mabetlerin gerçek hayattan arındırılmış mekanlar haline getirilmesi,dünya kelamının konuşulmasının dahi kabul edil(e)memesi,ataerkil kültürün etkisiyle kadın ve çocukların mabetlerden uzaklaştırılması ve ulus-devletin kutsallarının tebcil edildiği yerler olarak mabetlerin konumlandırılması nasıl bir krizle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.Rasul (s.a.v)’ün Medine’ye hicretle birlikte hemen mescit inşa etmesi ve mücadelesini bu mescit ekseninde yürütmesi gösteriyor ki Müslümanlar hayatı mabet/mescid/cami ekseninde inşa edemedikçe necat bulamayacaklar.Çünkü mabet/mescit/cami,toplum kavramına karşıcemaat olmayı,birey kavramına karşı kul olmayı,seküler paradigmaya karşı da muvahhit olmayı icbar eder.

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-V

İnsanın nefsinde akıl, öfke/gazap ve şehvet içkindir.İlk İslam filozoflarından Yakup b.İshak el-Kindi Eflatun’dan mülhem olarak aklı meleğe,öfkeyi köpeğe şehveti ise domuza benzetir.Akıl,öfke ve şehvetin kontrolü altına girdiğinde insan den’i/sufli/bayağı olana temayül eder.Akıl, öfkeyi ve şehveti kontrolü altına almaya başladığında ise insani yücelişin önü açılmış olur.Çünkü insanlık yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız üzere bir oluş sürecidir.Yani kimisi daha az insan iken kimisi daha çok insandır.Bu zaviyeden olmak üzere Türkçede ‘’insanlıktan nasibini almamış’’ veya ‘’bu nasıl insanlık!’’ ya da ‘’azıcık insan ol!’’ gibi oldukça güzel ifadeler bulunmaktadır.Rağıb el-İsfehani’ye göre insan kavramının bizatihi kendisi de ünsiyet/yakınlık kuran ve bilhassa Allah’la kurbiyet tesis etmeye mütemayil olmak demektir.Ayrıca hemcinsiyle beraber yaşamaya yatkın,yani bir başına kalamayacak evsafta bir varlık demektir ki bu nedenle insan doğuştan medenidir denilmiştir. 

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-III

Sanayi devrimiyle birlikte oluşan artı değerlerin Avrupa dışına taşınması sürecinde ise modern paradigmanın ürettiği bilgi önemli rol oynadı. Oryantalizmin gelişmesi tamda böyle bir süreçte mümkün oldu.Avrupa merkezci insan-tanrı-evren algısının küreselleştirilmesi için ortaya konan çabalar aynı zamanda taşra olarak görülen Dünya’nın geri kalanını sömürgeleştirmeyi ve birörnekleştirmeyi hedefliyordu.Napolion’un Mısır işgaliyle başlayan süreç aynı zamanda Batılı algının Müslüman dünyaya dayatılması,yani içeriden bir dönüştürme çabasının neticesiydi.Yanında getirdiği entelektüeller ordusuyla Napolion,klasik işgal yöntemlerinden farklı olarak zihinsel sömürgeleştirme sürecini başlatmış oldu.

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-VII

Tevhit eksenli düşünüşte dini-dünyevi,dünyevi-uhrevi,ruh-beden,kamusal-özel ayrımları anlamsızdır.İnsan hayatında dinin müdahale sahasına girmeyen hiçbir alan olmadığı için dini-dünyevi ayrımı da kabul edilebilir değildir.Din, hayatın her veçhesinin ilahi rızaya muvafık eylemliliklerle kuşatılmasını salık veren ahlaki değerler sisteminin adıdır.Bundan dolayı dini-dünyevi ayrımıseküler bir ayrımdır.Sekülerlik ise Allah’ın müdahil olmadığı alanlar ihdas etme çabasının bir ürünü olduğundan,İslami literatürde ‘’şirk’’ kavramına karşılık gelmektedir.Allah alemlerin rabbi/yetiştiricisi/terbiye edicisi,ilahı/hakimi ve insana şah damarından daha yakın olduğundan onun müdahil olmadığı bir alan tasavvur etmekte imkansızdır.Tevhit aynı zamanda dünya ile ahireti birle(ştir)mektir.Çünkü Dünya ahireti,ahiret ise dünyayıetkilemektedir.Dünya ahireti etkilemektedir; zira İslam’ın insanı dünyada yaptıklarıyla ahiretini ya mamur ya da mahv edeceğini bilir.Dolayısıyla ahirette nasıl karşılık bulacağını düşünerek de dünyada eylemde bulunur.Bu nedenle dünya ve ahiret birbirini karşılıklı olarak etkileyen bir pozisyondadır.Binaenaleyh Müslüman kişi dünyayı olumsuzlamaz.Çünkü azığını burada hazırlamaktadır.

 

Eurofobia,Modern Selefilik ve Radikalleşme

Kavramlarla başımızın dertte olduğu kesin.Nasıl olmasın?Neredeyse her yeni güne yeni bir kavramla uyanıyoruz.Yaşanan enformasyon devrimiyle küçük bir köy haline gelen dünyamız herhalde hiçbir dönemde bugünkü kadar birörnekleşmedi.Yaklaşık 500 yıldır bilgi üretme tekelini elinde bulunduran Batı Medeniyeti,bu birörnekleş(tir)me sürecinin öznesi sayılabilir.Ancak bu süreç,Dünya’nın Batı dışında kalan yerlerinin gönüllü teslimiyetlerinin neticesinde değil, büyük oranda cebren ve hile ile gerçekleşti.Halihazırda Batı Medeniyeti’nin dikte ettiği insan-evren-tanrı tasavvuru çöktüğü için yaşanan kaos önümüzdeki yıllarda ciddi kırılmaların olacağının işaretidir.Güçlü olanların yazdığı tarihe bakılırsa,21.yüzyılı müdrik olduğumuz bu tarihi vasatta insanlık ailesinin modern kavramlara ram olmasından başka çare yok.En temel varoluş istinatgahı olan ‘’dil’’yittiği içindir ki insanlık ailesi maruz kaldığı kavramsal şiddete karşılık veremiyor.O halde tabi ki bu çağın egemen kavramlarıyla konuşacağız!Ve tabii ki düşünce dünyamızı bu çağın egemen kavramları şekillendirecek mi diyeceğiz?Yoksa yeni bir varoluş imkanı oluşturma cehtine mi girişeceğiz?

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-IV

Bu noktada insan-Allah, insan-insan ve insan-evren ilişkisi tanıma(irfan/marifet) ile mümkünken; Allah-insan,Allah-evren ilişkisi bilme(ilm) ile mümkündür.(Bu bağlamda Rağıb el İsfehani Müfredatında (A-R-F) köküyle ilgili şu açıklamayı yapar:İrfan ve marifet bir şeyin izini tefekkür ederek ve derin düşünerek onu algılamaktır.Bu kelime ‘’ilm’’kelimesinden daha dar kapsamlıdır.Onun zıddı ise ‘’inkar’’dır.’’Fulanun ya’rifullah/falan kişi Allah’ı kabul etmektedir/tanımaktadır denir;fakat tek bir mef’ul getirilerek fulanun ya’lemullah/falan kişi Allah’ı bilmektedir denilmez.Zira beşerin Allah’ı bilmesi,onun zatını idrak etmekle değil,eserlerini düşünmekle olur.Aynı şekilde Allahu ya’lemu keza/Allah şunu bilir denir;fakat Allahu ya’rifu keza/Allah şunu tanır denilmez.Çünkü marifet,tefekkürle ulaşılan sınırlı bilgi için kullanılır.)Dolayısıyla insan Allah’ı ‘’bilemez’’fakat ‘’tanıyabilir’’.Çünkü bilme, bir şeyi bütün hususiyetleriyle ihtiva etmektir.

 

Müstağniliğin Panzehiri Tevhid-II

Tuğyan içerisindeki insanın ancak tanrının rehberliğine boyun eğerek yani ‘’kul’’ olduğunu kabul ederek varlığını anlamlandırabileceği; akıllı olmasının onu mutlak anlamda özgür yapmadığı; aklıyla iyi-kötü,faydalı-zararlı vb.olguları fark edebileceği ve hem kendisini hem de Rabbini tanıyabileceği;dolayısıyla varoluş sancısını giderebilmesi için kendisini en iyi tanıyana ram olması gerektiği hakikati bugün kendisini barizleştirmek zorundadır.Otonom insan düşüncesinin mevzi kazanmasının neticesidir bugünkü dünyanın hali.Ancak insanlığın bugün içine düştüğü buhran hali,varlığın ifsadı,evren üzerinde kurulmaya çalışılan tahakküm ve nihai kertede post-modern akımla birlikte hakikatin bilinemezliği ve herkese özel bir hakikat telakkisi göstermektedir ki insanı aklıyla baş başa bırakanlar yeryüzü cenneti oluşturmayı hedeflerken,insanın ve evrenin ifsat olmasının yolunu açtılar.Rabbinin emrine karşı geldiği için kovulduğu dünyada yaşadığı korku ve ıstırabı iman/emniyet/güven kalesine sığınarak giderebilecek olan insanoğlu, ne yazık ki kalesini kendi elleriyle yıkmaktadır.Otonomlaşan insan davet ettiği belalar içerisinde yüzmekte ve bir çıkış aramaktadır.