okumali

Üye Girişi

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün619
mod_vvisit_counterDün527
mod_vvisit_counterBu hafta1792
mod_vvisit_counterBu ay12023
mod_vvisit_counterHepsi1839032

Kimler Sitede

Şu anda 9 ziyaretçi çevrimiçi

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-III

Seyyit Kutub’un modern değerler sistemiyle cahiliye dönemi arasında paralellikler görmesine rağmen, moderniteyi/bugünü daha karmaşık olarak adlandırması ‘’din dilini’’ güncelleme ve millici/sağcı argümanlarından kurtulma çabası içerisinde olan 1970’li yılların Türkiye Müslümanları için oldukça önemlidir.Bundan sonradır ki ,Mısır ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer İslam beldelerinde modern değerler sisteminin sorgulanması ve Kur’ani kavramların güncellenmesi süreci başlamıştır.Tevhid,şirk,tuğyan,mustazaf,müstekbir gibi kavramların 20.yüzyılın idrakine sunulduğu bu dönem, Türkiye İslamcılığı açısından 1990’lı yılların sonuna kadar sürecek bir olgunlaşma sürecini de beraberinde getirecektir.Artık 19.yüzyılın sonundan 20.yüzyılın ilk yarısına kadar devam eden ‘’batının tekniğini alıp ahlakını almama’’düşüncesi, Batı’nın yekpare olarak sorgulanması gerektiği noktasına evrilmiştir.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-I

20.yüzyıl,Modern Dünya’nın yeniden şekillendirilmesinde çok önemli bir dönem olma özelliği gösterir.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,Osmanlı İmparatorluğu,Rus Çarlığı ve Alman imparatorluğu bu dönemde tarihe karışmıştır.Uzun ömürleriyle bu yapıların dünyada işgal ettikleri yer, o güne kadar farklı yaşam tarzlarının belirginlik kazandığı ve bu yaşam tarzlarının  özgünlüğünü korudukları mekanların da işareti sayılıyordu.Birden fazla imparatorluğun ve dolayısıyla birden fazla hayat tarzının/kutubun kendi özgünlüğü içerisinde devam etmesi,aydınlanma felsefesinin kaynaklık ettiği modern düşüncenin homojenleştirici doğasına aykırı olduğundan, yeni dünya düzeni büyük felaketler aracılığıyla yeni sistemini kurmaya çabaladı.Çünkü her imparatorluk farklı bir kültürel dinamizmi bünyesinde barındırıyordu.

 

ALİM

Ey yeşil sarıklı  ulu hocalar!

…………….

Kardeşim İbrahim bana mermer putları nasıl devireceğimi öğretmişti.

                                                                                          Sezai KARAKOÇ

Alim kimdir? Vasıfları nelerdir?21.yüzyılda bir alim nasıl olmalıdır? Bu soruların cevabını doğru verebilirsek şu an içinde bulunduğumuz krizin aşılması noktasında çok ciddi bir mesafe kat etmiş olacağız. Çünkü bugün yaşadığımız sıkıntıların başında alimsizlik/ulemasızlık sıkıntısı gelmektedir.

 

Batıni Despotluklar

Efsaneler, belli bir dönemin muhayyilesi hakkında fikir vermesi açısından oldukça önemlidir.İnsan, idealize ettiğini efsaneler yoluyla ortaya koymaya çalışır.Efsaneler gerçeklik payları olmamasına rağmen üretildiği dönemin dini,siyasi/politik,insan ve kainat hakkındaki kanaatleri hakkında önemli veriler sunar.İnsan neden efsane üretme ihtiyacı hisseder?Neden olağanüstülükler insanı cezp eder?Sorularına isabetli cevaplar üretebilirsek efsaneleştirmenin neden bugün bile oldukça popüler oluşunu izah etmiş oluruz. 

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-II

20.Yüzyılın ikinci yarısında dünyayı homojenize etme ve sermayeyi merkezileştirme çabaları ağırlıklı olarak,oryantalistlerce, Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyada yoğunlaştı.Bu homojenizasyon projesi paralel olarak Milton Friadman’ın kurduğu Chicago Üniversitesi iktisatçıları aracılığıyla Latin Amerika’da da sürdürüldü.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesi ve sembolik dahi olsa hilafet makamının ortadan kalkması dünya Müslümanlarını olduğu kadar belki daha da fazla Türkiye Müslümanlarını  etkiledi.Cumhuriyet idaresiyle demir perde ülkesi haline ge(tiri)len Türkiye,1960’lı yıllara kadar ümmet coğrafyasında ne olup bittiğinden çok fazla haberdar değildi.Mevcut alim ve mütefekkirlerinde sahne dışına itilmesiyle birlikte yeni dünya düzenine daha rahat uyum sağlayacak bir nesil oluşturma çabaları Menderes döneminin kısmi liberal politikalarıyla gerçekleşmeye başladı.

 

Kavram Kargaşası

İlginç vakitlerde yaşıyoruz.Kavramların birbirine karıştığı,anlamın buharlaştığı zamanlara şahitlik ediyoruz.Algıların yönlendirilebildiği ve özgür düşünme eyleminin kaybolmaya yüz tuttuğu bir zaman diliminin içindeyiz.

Toplum formunu kabul eden Müslümanlar, bireyleşmenin de önüne geçemiyor.Birey ve toplumun birbirini besleyen iki olgu olduğu gerçeği ıskalanıyor.Toplum kavramının Müslümanların dünyasında bir yere tekabül etmediği,bu kavramın modern sosyolojinin ürettiği bir kavram olduğu yadsınıyor.

 

Gözyaşı ve Ter

Acının ve ıstırabın her türlüsüne şahit olduğumuz bu zaman diliminde duygusal patlamalar ve zihinsel dumur hali yaşıyoruz.Öznesi olamadığımız bir dünyada sunulan/verili her ne varsa sorgulamaya dahi ihtiyaç hissetmeden içselleştiriyoruz.Maruz kaldığımız darbeler,bilincimizi  zedeliyor.Bilinç yitimi, hem kendi kuşağımızı hem de gelecek kuşakları tehdit ediyor.Tarihi sorumluluklar alamamak ve tarihin dışındaymış gibi hareket etmek, edilgenliğimizi pekiştiriyor.

Karşı karşıya kaldığımız her zulümde sadece gözyaşı dökmek ya da slogan atmak haricinde bir şey yap(a)mıyoruz. Hayatı, ‘’kahrolsunlar’’ ve ‘’yaşasınlar’’ etrafında yaşamaya çalışıyoruz. Slogan atmanın vicdanlarımızı rahatlatacağı düşüncesi, özneleşmemizi ve sorumluluk almamızı engelliyor.

 

Adlandırma Krizi

Allah’ın Ademoğluna en büyük ikramlarından biri hiç şüphesiz isim verme/adlandırma yeteneğidir.İnsanın ilk prototipi olan Adem(a.s) bütün isimler/esma öğretilerek yeryüzü sahnesine gönderilmişti.Adem(a.s), Allahtan öğrendiği isimler doğrultusunda hayatını tanzim etti.Adem(a.s)’in bağışlanması, Allah’tan öğrendiği isimler vesilesiyle oldu.Adem(a.s), aynı zamanda,varlıkları/eşyayı/olayları/olguları isimlendirme yeteneği ile de donatıldığı için meleklerden üstün kılındı.Meleklerin Adem hakkındaki zanlarının yersizliği onun rabbinden öğrendiği isimleri söylemesiyle belirginleşmiştir.