okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün856
mod_vvisit_counterDün527
mod_vvisit_counterBu hafta2029
mod_vvisit_counterBu ay12260
mod_vvisit_counterHepsi1839269

Arap Baharı/Turan KIŞLAKÇI

Turan Kışlakçının kaleme aldığı kitap 245 sayfa ve 6 bölümden oluşmuş ve Mana Yayınları tarafından yayına hazırlanmış.

Kitap isminden de anlaşılacağı gibi monarşik  ve baskıcı yönetimlerle idare edilen Arapların son 2 yıldır mevcut düzenlere karşı baş kaldırışlarını konu alıyor.

Bu halk  hareketlerinin etrafındaki kuşkuların dağılması açısından yazar şu ifadelere yer veriyor:

1982 ‘de ‘Dünya Siyonist Örgütü’nün yayınladığı ‘Ortadoğu İçin Siyonist Plan’ isimli raporda Müslüman ülkelerin bölünerek daha küçük devletcikler haline getirilmesi öneriliyor. ABD’nin batının ve israilin bu projeleri çerçevesinde bugün Sudan ikiye bölündü. Şimdi de Irak Libya ve Yemen’i bölmek istiyorlar. Bu planın yıllardan beri masada olduğunu herkes biliyor. Ancak yeni arap halkları eskiye nazaran daha bilinçli.Artık en ufak bir oyunu sezdiklerinde tıpkı Mısırlılar gibi sokaklara döküleceklerdir. Arap isyanları sonrası korku yer değiştirdi ve hali hazırda korkan ABD ve İsrail’dir. Bu arap devrimlerinin yakında İsrail’de de ciddi değişmelere yol açacağı düşünülmektedir.

Ayrıca ABD yönetimi Tunus ve Mısır’da olaylar patlak verdiğinde ne yapacağını şaşırmıştı. Barak Obama bazen yöneticileri bazen de halkı ve gençleri destekleyen konuşmalar yaptı. Olayın nereye varacağı bilinmiyordu. Hatta olayın çıkışını tahmin edemedikleri için Amerikan istihbarat birimleri arasında kavgalar yaşandı.

Tunus ve Mısır devrimleri yaşandıktan sonra ABD’nin Libya’ya destek verip vermeyeceği ile ilgili olarak ABD dışişleri bakanı Hillary Clinton, Mısır’a ziyaretinden sonra karar vereceğini açıkladı. Clinton Mısır’a gittiğinde ne gençler tarafından ne de sivil toplum temsilcileri tarafından karşılandı. Mısır ziyareti sonrası ülkesine dönen Clinton Arap halklarını kaybetmek üzere olduklarını, bunun için acil olarak halkların desteklenmesi noktasında çalışma yapılması gerektiğini vurguladı. Yine 1979 da İran halkı Şah’ın gitmesi için sokaklara dökülürken ve ülke uzun zamandır kaynarken CIA Washington’a ´Şah’ın Ortadoğu’daki en güçlü ve sevilen liderlerden biri ´’ olduğuna dair raporlar geçmişti. Amerikan istihbaratı Şah’ın devrilebileceğini hiçbir şekilde ihtimal dahilinde görmediği ortaya çıkmıştı.

Arap  isyanları genel olarak bakıldığında ideolojisiz ve lidersiz devrimler olarak değerlendirilebilir. Çünkü isyanlara katılan insanlar toplumun her kesimini temsil etmektedir. Solcusundan İslamcısına kadar hemen her taraftan insanlar ayaklandılar.  Bu isyan bir anda ortaya çıkmadı. Onlarca yılın birikimi sonucu bir patlama olarak meydana geldi. Yıllardır bu coğrafyada adalet ve hukuksuzluk hüküm sürmekte idi. Petrol bölgesi olmasına rağmen gelirler sadece belli aileler arasında pay ediliyor, toplumun diğer kesimleri yokluk ve sefalet içinde kırılıyordu.  Gözaltına alınan herhangi bir kişiden bir daha haber alınamıyordu. Bütün bu birikimle birlikte Tunus’da üniversite mezunu işsiz ve yetim bir delikanlı olan Muhammed Buazizi sebze satmak için kullandığı seyyar el arabasına el konulması sonucu kendini yakınca bombanın fitili çekilmiş oldu. Tunus’ta halk ayaklandı. 23 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali yönetimi yıkıldı. Bundan sonra isyan hareketleri bütün bir Arap dünyasına yayıldı. İsyanlara bakıldığında Tunus ve Mısır tam bir halk ayaklanması olarak değerlendirilebilir. Diğerleri bu iki ülkeye göre daha az halk kesiminin katılımıyla oluşan isyanlardır.

Dikta Arap rejimlerinin ve liderlerinin ne kadar Müslümanların yanında, ne kadar kafirlerden taraf olduklarını  kitaptaki şu örnek çok güzel açıklamaktadır: 

30 Mart 1949’da Suriye’de ilk askeri darbeyi yapan General Hüsnü Zaim Şam’daki Amerikan elçiliği ve elçilikteki CIA ajanlarının desteğiyle harekete geçmişti. Zaim darbe karşılığında batıya şu sözü vermişti: ‘Yeni kurulan İsrail’e karşı halkımın gönlünü celbetmek için karşıymış gibi görüneceğim ama size söz veriyorum bu topraklardan İsrail’e ne bir kurşun ne bir mermi atılacaktır’. Yine 1967 de Golan tepelerinin İsrail’e Hafız Esad tarafından teslim edilmesi de böyle bir ihanetin sonucudur.

 

Mehmet MERAL

 


AddThis
 

Yorum ekle