okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün427
mod_vvisit_counterDün535
mod_vvisit_counterBu hafta2372
mod_vvisit_counterBu ay7171
mod_vvisit_counterHepsi1847951

Suriye Nereye Gidiyor?

Suriye de yaşananlar gittikçe daha trajik bir hal almaya devam ediyor.Aradan neredeyse üç yıl geçmesine,binlerce ölü ve yaralı ile milyonlara varan mülteciler olmasına ,BM’nin ifadesiyle Ruanda’dan beri en trajik tablo yaşanmasına rağmen ABD ve Rusya’nın öncülüğünde gerçekleşen ve AB’nin de katıldığı Cenevre görüşmelerinde,adeta dünyayla ve insanlıkla alay edilircesine,Eset’li bir çözüm görüşülebiliyor.Kusayr’da Hizbullah’ın desteğiyle muhalifleri mağlup eden Eset rejimi,özellikle Rusya ve İran’ın desteğini arkasına alarak, Cenevre görüşmelerini kendi lehine çevirmenin arayışı içerisinde. Türkiye’nin bu sürece dahil olmayışı yukarıda adı geçen ülkelerce ciddi bir restleşme olarak algılandı. Türkiye en uzun sınır komşusunu yeniden Eset’in merhametine terk etmek istemiyor ve bundan dolayı da şimdiye kadar yürüttüğü dış politikasında bu tutumunu değiştirmedi.

Olayların başladığı ilk altı ayda Suriye halkı hiç bir silah kullanmadan sadece meşru gösteriler yoluyla sıkıntısını dile getirmeye çalıştı. Ancak Eset yönetiminin buna dahi tahammül etmeyerek halkını aşağılaması ve binlere varan Suriyeli’yi katletmesi sürecin iç savaşa doğru evrilmesine neden oldu.

Başlangıçta neredeyse Suriye’ye girecekmiş intibaı veren Türkiye ,gücünü fazla abarttığını Rusya ve İran’ın sürece dahil olması sonucu fark etmiş oldu.Zaten kısır döngü de bu saatten sonra başladı ve bugünde bu kısır döngü devam ediyor.Suriye,Suud/ABD/AB hattı ile İran/Rusya/Çin hattının bilek güreşine sahne oluyor.Hemen yanı başımızda insanlık katlediliyor ve tarih yağmalanıyor.

Irakta yaşadığımız yıkımın ardından Şam’ın ellerimizden kayıp gitmesi ve şimdi de Mısır da ki belirsizlik ümmet olma şuurumuzun ne kadar örselendiğinin de bir göstergesi aynı zamanda. Irakta bir diktatörden kurtulma mücadelesi mezhebi argümanlar üzerinden yapılan nüfuz hesapları için emperyal güçlerle işbirliği yapmak suretiyle ihanete dönüşebiliyor.Düşünün ki İran’ın gözünde Şam’ın harap olması Seyyide Zeyneb’in türbesine zarar gelmemesi şartıyla hiçbir önem taşımıyor.Hizbullah Graham Fuller’i haklı çıkarırcasına Suriye de bir ‘’Proxy/vekil’’ savaşı yürütüyor.

Batı’nın Suriye’de ki mevcut durumu iyileştirme yada bir sonuca bağlama gibi bir derdi görünmüyor.Geçtiğimiz günlerde silah yardımı noktasında İngiltere’nin yönlendirmesiyle kerhen evet diyen bazı AB ülkeleri,şimdi yine İngiltere’nin öncülüğünde bu yardımdan vazgeçmiş görünüyor.Suriye de Eset’e karşı mücadeleyi yürüten ÖSO’nun ancak yok olmayacak kadar desteklenmesi ve bu arada Esat’ın da ÖSO karşısında yenilmeyecek kadar güçlendirilmesidir söz konusu olan.Yani kaosun sürdüğü ve fakat sonucun alınamadığı bir kısır döngü.Elbette sonuçta Suriye’nin geleceğinde söz söyleyebilecek İslami damar yeterince örselendikten sonra laik,liberal ve demokrat unsurlardan müteşekkil bir yapılanmaya gidilerek mesele neticelendirilecek.Tabi tek bir Suriye kalırsa.Esat şimdiden kuzey Suriye’de özerklik sinyali vererek uzun vadede Suriye’nin alacağı şeklin işaretlerini vermiş oldu.Yani  ikinci bir Iraktır güneyimizde bizi bekleyen.

Mısırdan sonra en güçlü yapılanması Suriye de olan Müslüman Kardeşler Hareketi bilinçli olarak yalnızlığa itilerek Suriye de iç savaş vesilesiyle tasviye edilmeye çalışılıyor.Çünkü Suriye’nin geleceğinde söz söyleyebilecek asıl unsurun Müslüman kardeşler  olduğu biliniyor.Nitekim başbakan Erdoğan’ın,dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu aracılığıyla, olayların başladığı ilk aylarda Esat’la yapılan görüşmelerde İhvanın mutlaka Suriye iç siyasetinde bulunması, yani seçimlere katılması gerektiği yönündeki ısrarları Esat yönetimiyle anlaşmazlıkların belkemiğini oluşturuyordu.

Körfez Krallıkları da dahil Kuzey Afrika’nın neredeyse tamamında etkili olan Müslüman Kardeşlerin,şimdi, Mısırda da Suriye benzeri bir çatışma ortamına çekilerek kendisini bir daha toparlayamayacak duruma gelmesi için çalışmalar/planlar yapılıyor.Bu nedenle Mısır da gerçekleştirilen darbeyi Suriye den bağımsız düşünmek mümkün değildir.Bunun için Muhammed Mursi’nin son üç ayda Suriye özelinde yaptığı açıklamalara bakmakta fayda var.

Mısırda Müslüman Kardeşlerin şimdiye kadar ki tutumu oldukça vakur ve makuldü.Ancak önümüzdeki günlerde Mısırın laik/seküler gruplarıyla-özellikle 6 nisan hareketi gibi STK ve Liberal Sosyalist Parti gibi yapılarla- ve Kıpti unsurların kışkırtılması suretiyle gerçekleşecek bir iç savaş sadece Müslüman Kardeşlerin ciddi oranda yıpranmasıyla kalmaz ,Mısır’ın bölünmesine de yol açabilir.Batı’nın Müslümanları şiddet sarmalına çekerek marjinalize etme çabası akıldan çıkarılmamalıdır.

Suriye’de bugün yaşananlar ümmetin arasına etkileri on yıllar sürecek kin ve düşmanlıkların ekilmesi noktasında da çok ciddi etkiye sahip. Irak’ın işgali sırasında ve şimdi gerçekleşen Şii-Sünni ayrışmasının etkileri kolay geçeceğe benzemiyor. Bugün Bağdat’ta,maalesef, mahalleler bile mezhebi enstrümanlara göre ayrılmış vaziyette. Batı kendi tarihi tecrübesinde yaşadığı mezhep savaşlarının  aynısını, halkı müslüman ülkelere taşımak istiyor. Yüzyıl ve otuz yıl savaşlarıyla yıllarca birbirlerini mezhebi farklılıklardan dolayı katleden Batı aynı durumun halkı müslüman ülkelerde de yaşanması için zemin hazırlıyor. Maalesef Müslümanlar da bu duruma teşne bir görüntü arz ediyor.Nitekim Şii dünyanın temsilcisi sayılan İran’ın Irak ve Suriye’de ki duruşu ile, Sünni dünyayı temsil eden(!) Suud Hanedanlığı’nın Suriye ve Mısır da ki tavırları göz önüne alındığında durumun vahameti kendiliğinden ortaya çıkıyor.Bu durumun yakın zamanda Lübnan üzerinde etkisini göstereceğini de unutmamak gerek.Çünkü Lübnan Ortadoğu olarak adlandırılan bu coğrafyanın bir mozaiği olarak kabul edilir.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Eset yanlısı analist/yazar Muhammed Derra Camo Güney Lübnan’da,yani Hizbullah’ın kalesinde,bir suikast sonucu öldürüldü.Habere göre bu suikast Suriye de ayaklanmaların başladığı 2011 yılından buyana yapılan ilk suikast olma özelliği taşıyor.Bu suikast girişiminin arkasının nasıl geleceğini kestirmek güç.Ancak Hizbullah Suriye tavrından dolayı Lübnan da ciddi sıkıntılar yaşayacak gibi görünüyor.Geçtiğimiz haftalarda yine Hizbullah kontrolündeki bir bölgede,alışveriş merkezinde, bombalı saldırı düzenlenmiş ve bir çok kişi hayatını kaybetmişti.

Ümmet olma şuurumuzu güçlendirmek ve etnik,mezhebi,coğrafi yada kültürel argümanların birer ayrıştırıcı unsur olarak görülmesinden vazgeçmek mecburiyetindeyiz.Unutmamak gerekir ki bu coğrafyanın üst kimliği İslam’dır.Bunun hilafına her türlü adlandırmaların tefrikayı derinleştirmek için kullanılabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerekir.Aksi taktirde İslam Ümmeti 21.yüzyılı kaybedecek.Vesselam…

 

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız


AddThis
 

Yorum ekle