okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün83
mod_vvisit_counterDün478
mod_vvisit_counterBu hafta2506
mod_vvisit_counterBu ay7305
mod_vvisit_counterHepsi1848085

Mehmet Akif Ersoy

Bana sor sevgili kâri; sana ben söyliyeyim,

Ne hüviyyette şu karşında duran eş'ânm;
Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;
Ne tasannu' bilirim, çünkü, ne san'atkârım.

Şi'r için "göz yaşı" derler; onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyliyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım iki söz yazdımsa.

 

Yakın tarihimize, edebiyat dünyamıza damgasını vuran, kimine göre “İstiklâl Şairi” kimine göre “Milli Şairimiz” ve kimine göre ise yüreğinin acılarını şiir dizelerine döken çile insanı…

1873 yılında İstanbul’da doğan şair Fatih’ de büyümüş ve yetiştiği yerin manevi iklimini eserlerine yansıtmıştır. Asıl adı Ragif olan Mehmet Akif ilk terbiyesini ailesinden almış, fenni ve islami ilimleri küçük yaştan itibaren tahsil etmeye başlamıştır. Mehmet Akif, hayatının her aşamasında yaptığı işi en iyi yapmaya çalışan ve bu mefkureyi savunan bunu da şahsında somutlaştıran nadir insanlardan birisidir. İnanmışlığı, sabrı, haksızlıklar karşısındaki dik duruşu Akif’i tanıtan belli başlı özelliklerdendir.

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı,hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir aşkım istiklale,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Buhranlı bir dönemde dünyaya gelen, çocukluk yaşlarında 1877-1878(93 Harbi) Osmanlı- Rus savaşının ülkedeki yıkıcı etkisiyle tanışan ve gençlik dönemlerinde ise Osmanlı’nın yıkılışını an be an yaşayan Akif, İslam âleminin yürek yakan bu durumunu bütün gerçekliğiyle şiirlerine yansıtmış ve Müslümanların yapması gerekenleri veciz bir ifade ile kaleme almıştır. Hayatı oldukça çileli geçen bu yaralı insan, ümmetin sıkıntılarını kendi sıkıntısı bilmiş ve bütün zamanını bu sorunlara çözüm yollarını bulmak için feda etmiştir. Kurtuluş savaşı sırasında ülkeyi karış karış gezerek halkı bilinçlendirmek ve cihat şuurunu canlandırmak için çabalamıştır.

Mehmet Akif, yaşadığı dönemdeki bunalımlara hiçbir zaman ırk penceresinden bakmamış, yaşanılan sıkıntıları ümmetin sıkıntısı olarak görmüş ve olaylara ümmet bakış açısı ile çözümler getirmeye çalışmıştır. Müslümanların kendi değerlerini yitirişlerini çarpıcı bir şekilde ortaya koymuş, asıl sıkıntının İslam’ın hakkıyla anlaşılmamasında ve yaşanmamasında görmüştür.

Osmanlının yıkılıp yerine Cumhuriyetin kurulması ile İslam’dan uzaklaşma artık resmi ellerle yapılmaya başlanmış hatta zor kullanılarak insanlara kendi değerleri unutturulmuştur. Böyle bir ortamda Mehmet Akif kendince mücadelesini vermiş fakat daha çok bir küskün tavrı içerisinde bulunmuştur. Ülkenin yazdığı “İstiklal Marşı”ndaki değerlerden yavaş yavaş uzaklaştığını görerek kendi kabuğuna çekilmiştir. Uzun sürecek olan Mısır gezisi vardır sırada. Orta Doğu’da bulunmuş ve milliyetçiliğin İslam dünyasındaki açtığı yaraları yerinde müşahede etmiştir. Vefatına yakın ülkesine dönen şair kısa bir süre sonra 1936 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Mevcut rejim merhumun cenazesine sahip çıkmamış, bir grup gönüllü genç tarafından defnedilmiştir.

Sanatı ve arkasında bıraktığı ender rastlanan bir hayat serüveni ile Mehmet Akif değeri her geçen gün daha iyi anlaşılan şairlerimizdendir. Şiirlerini, safhalar anlamına gelen “Safahat” adlı kitabında toplamış ve o dönemin insanını ve dönemin anlayışını muhteşem bir edebiyat zevki ile ortaya koymuştur. Sanatı insanları anlatmak ve hakkı haykırmak için kullanmış ve bunu da en mükemmel şekli ile icra etmiştir.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim
İnan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek!'

 Nurettin Topçu’nun ifadesi ile :

Vekar dolu bir alın, haya dolu bir çehre; şiddet dolu bir bakış, iman dolu bir sîne. Akif, Hattap oğlu Ömer’in XX. Asırda yaşayan mürididir.”

            Akif’in en belirgin özelliklerinden birisi de edebiyatı kusursuz kullanmasına rağmen gösterdiği büyük tevazudur. O büyük irade insanı ortaya koyduğu muhteşem edebi zevk içeren şiirlerinde hakkı haykırmış halkı irşâd etmeye çalışmıştır. Belki de Akif’in en büyük yönü budur. Akif demek Safahat demektir. Ama o şiiri dönemi itibariyle sadece bir araç olarak görmüş ortaya koyduğu eserden dolayı hiçbir zaman büyüklenmemiştir.

            “Safahat’ımda, evet, şiir arayan hiç bulamaz;

            Yalınız bir yeri hakkında “Hazin işte bu!” der

            Küfe ?

-       Yok.

     

      Kahve ?

            

             Hayır !

 

                  Hasta ?

                 

                         Değil.

                            

                             Hangisi ya ?

 

-       Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-ü heder!”

Bu yüce dava adamını – evet o hakkıyla bir dava adamı idi- hürmetle anıyor, Allah rahmet eylesin diyoruz. Rabbim bize Mehmet Akif’i hakkıyla anlamayı ve onun derdiyle dertlenmemizi nasip etsin inşallah.

“O kulağına fısıldanan bir ezanla geldi fakat bir sela ile unutulup gitmedi.”

 

Nurullah YARADANAKUL


AddThis
 

Yorum ekle