okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün45
mod_vvisit_counterDün867
mod_vvisit_counterBu hafta2085
mod_vvisit_counterBu ay12316
mod_vvisit_counterHepsi1839325

Kur'an'ı Anlamada Usul

M. İzzet DERVEZE’nin II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de (Bursa) kaleme aldığı Kur’an’ı Anlamada Usûl (el-Kur’anûl-Mecid) adlı eser ülkemizde ilk olarak Haziran 1997’de (İstanbul) Ekin Yayınları tarafından basılmış. Kitabın ikinci baskısı (tahlil ettiğimiz) Nisan 2008’de yapılmış. Kitabı Arapça aslından çeviren Vahdettin İNCE. Kitap, yazarın kısa biyografisi, yazarın kendi sunuşu, asıl bölüm ve sonuç kısmıyla toplam 251 sayfa.

Kitabın amacı aslında kitabın adından anlaşılıyor: Kur’an’ı anlamada usûl… Yazar Kur’an’ı doğru şekilde anlamak için kendince bir yöntem oluşturmaya çalışmış. Daha çok yazılan tefsirlerin eksikliklerini veya hatalarını göz önüne vererek bunu yapmış. Bir nevi tefsir usulü denemesi…  

 

İzzet Derveze, kitabın sonunda da özetlediği ideal tefsir taslağını kitap boyunca örneklerle çok güzel bir şekilde açıklamış. Bununla birlikte kitap yalnızca tefsir usulü taslağını barındırıyor. Okuduğumuz kitabın zihnimizde tamamlanması için taslağını verdiği tefsir usulüne uygun yazdığı Et-Tefsir-ul Hadis’i okumamız gerekir.     

 

İzzet Derveze, kitapta neredeyse okuyan herkesin anlayabileceği bir dil kullanmış. Akademik bir lisan yok kitapta. Bu da geniş okuyucu kitlesine ulaşmasına vesile oluyor. Bununla birlikte bu kitaptan bir şeyler alabilmek için okuyucunun en azından Kur’an’ın mealine vakıf olması gerekir. En az bir tefsir okunmuşsa kitabın daha anlaşılır olacağına eminim.

Kitabın içeriğiyle ilgili olarak şunları söyleyebiliriz: 

 

Eser dört ana bölümden ve onların alt bölümlerinden oluşuyor. Birinci bölüm, Kur’an’ın Üslubu, Vahyedilişi ve Tefsiri; ikinci bölüm, Kur’an’ın Cem’i, Tedvini, Okunuşu, Mushafların İmlası ve Düzenlenmesi; Kur’an’ı Anlamanın ve Tefsir Etmenin İdeal Yöntemi; dördüncü bölüm, Müfessirlerin Kitaplarına ve Metodlarına İlişkin Yorum ve Görüşler. Bu ana başlıkların da en az 8-10 alt başlığı var.

İlk bölümde Kur’an ve Müslümanların etkileşimi, Kur’an’ın çağrısı, üslubu, belagati, manevi etkisi gibi konular üzerinde durulmuş. Kur’an’ın çağrısının akıllara ve kalplere yönelik olduğu, Kur’anî mesajın hak esaslı oluşu ve doğruluğunun kanıtlanmasında mucize ve olağanüstülüklere ihtiyacı olmadığı, Kur’an’a kendine özgü bir üslup gözüyle bakılması gerektiği, Kur’an’ın etkileyiciliğinin sadece belagatiyle olmadığı onun manevi etkileyiciliğinin de olduğu, yine fetihlerin sadece güç ve kuvvetle olmadığı Kur’an’ın kendi etkileyiciliğiyle olduğu, fetihlerin asıl amacının İslami davetin özgürce yürütülmesi için uygun bir ortamın hazırlanmasına yönelik olduğu Kur’an’dan sureler ve hadislerle açıklanmaya çalışılmış.

İkinci bölümde daha çok Kur’an’la ilgili teknik bilgiler tarihi gelişimi içinde verilmiş. Kur’an’ın toplanması, toplanmasındaki tarihi gerçekler, ihtilaflar, sonrasında söylenenler; Kur’an surelerinin sıralanışı, okunuşu, imlası, besmelenin yeri gibi… Bu bölümde Kur’an’ın indirilmeye başlanmasından günümüze kadar Kur’an’la ilgili ileri sürülen farklı görüşlerin hepsi özetlenmeye çalışılmış.                                    

Üçüncü bölümde eserin amacı ortaya çıkıyor: Kur’an’ı anlamanın ve tefsir etmenin ideal yöntemi. Birinci ve ikinci bölümler aslında hazırlık aşamasıdır. Kur’an’ı şeklen ve içerik olarak tanıma girişimidir. Bu bölümde ise yazar ideal tefsirin temellerini atmıştır. Kur’an’ın en iyi şekilde tefsir edilebilmesi için peygamberimizin hayatını ve yaşadığı çevreyi, Kur’an’ın dilini ve özelliklerini iyi bilmemiz gerektiği söylenir. Özellikle “Kur’an’ın Dili” bölümünde yazar “…Kur’an’ın dili Peygamberimizin yaşadığı toplumun diliydi. / … Kur’an’, hitap ettiği toplumun anlayışının ötesinde bir takım şifreler ve muammalar içermiyordu.” diyerek sair müfessirlerin Kur’an’ın dili üzerine uzun uzun olağanüstülükler atfetmelerini, onu anlaşılmaz kılarak yüceltmeye çalışmalarını eleştirmiştir. Çünkü Kur’an kendisinin apaçık bir dille indirildiğini söyler. Yine bu bölümde yazar Kur’an kıssaları, melekler ve cinler, ahiret hayatı,  Kur’an’da evrensel sahneler ve yasalar, Allah’ın zatı, Kur’an bölümlerinin sürekliliği ve akışı son olarak da ideal tefsirin de temelini oluşturan Kur’an’ın Kur’an’dan anlaşılmasını ele almıştır.

Dördüncü bölümde yazar bazı müfessirlerin eserlerine ve tefsir usullerine dair yorumlar yapmış. Aslında bu bölüm bir Kur’an tefsirinin nasıl olmaması gerektiğiyle ilgilidir.

Birçok farklı müfessirin ayet ve surelerin nüzul sebebini farklı farklı naklettiği, bu nüzul sebeplerinin tam olarak bir eleştiriden, arındırmadan geçirilmediği için de birçok kez ayetlerin ruhuna aykırı unsurlar taşıdığı, böylelikle maksadı aştığını söylenir.

İkincisi önceki dönemlerde yapılan tefsirlerde rivayetlerin büyük bir yekün tutması meselesidir. Nüzul sebepleri gibi ayetler yorumlanırken aslı esası tam olarak belirlenmemiş hatta cerh edilmiş rivayetlerin çok rahat bir şekilde tefsirlerde yer aldığı örnekleriyle birlikte bildirilmiş. Daha sonra yine müfessirlerin Kur’an’da anlatılan kıssaları hiçbir kati delile dayandırmadan yorumladıkça yorumladıklarını, ne Kur’an’da ne hadislerde olmayan birçok bilgiyle şerh etmeye çalışmalarının okuyucuların zihinlerinde açtığı yaraları yine delilleriyle ortaya koymuştur.

Üçüncü mevzu cinler ve melekler üzerine müfessirlerin yorumlarıdır. “Adem cennetten indirilirken yanında demirden yapılmış beş şey vardı: Örs, kerpeten, çekiç, iğne ve yüksük. Bir görüşe göre, yanında ustura ve ip de vardı.” Bu ve buna benzer bir sürü mesnetsiz ve akla sığmayan yorumlarla cinler ve melekler Kur’an ve sünnette olmayan şeylerle yorumlanmaya çalışılmış.

Dördüncü sorun belki de en büyük sorun yazılan tefsirlerin mezheplere göre farklılık göstermesi. Müslümanlar kendi fikir dünyalarına Kur’an’ı uydurmaya çalışarak İslam’a vermiş oldukları zararın farkına bile varmamışlardır.  

Beşinci önemli mesele de Kur’an’ın birtakım sembolleri, sırları, batıni anlamlarının oldukları düşüncesidir. Yazar bunu kesin bir dille reddeder. İzzet Derveze “Kur’an’ın zahiri anlamından farklı ve ona ters düşen bir de batıni anlamının olduğu safsatasını yaymak, böylece insanları Kur’an’dan soğutmaktır.” diyerek Müslümanların Kur’an üzerine düşünme ve anlama uğraşılarının sekteye uğratıldığını söyler.

Yine bu bölümde müfessirlerin ayrıntılara ve tekrara dalmaları, Kur’an’ın bir kerede indiğine ilişkin görüşleri, Kur’an’ın sadece anlamının vahiy olduğuna ilişkin görüşleri, Kur’an’ın mahluk olduğuna ilişkin görüşleri ve bu görüşlerin ortaya çıkardığı ihtilaf ve etkilerin neler olduğu yine örneklerle ortaya konulmuştur.

Sonuç bölümünde yazar, özellikle kitabın 3. ve 4. bölümlerinde tefsir kitaplarında gördüğü eksikliklere binaen yapılması gereken ideal tefsirin ana başlıklarını 10 maddede özetlemiş.

Her ilmin kendine has bir usulü vardır. Bu usulü bilmeden o ilme dalmak kılavuzsuz, bilmediğin bir yola çıkmak gibi olur. İzzet Derveze elimizdeki kitapla bize ideal bir tefsirin usulünü, olması gereken şeklini vermeye çalışmış. Eğer bu alanda okumalar yapılacaksa muhakkak bu kitabın okunması gerekir. Yanımıza samimi bir kılavuz almış oluruz tefsir deryasına dalarken.

 

Veysel CAMGÖZ 


AddThis
 

Yorum ekle