İmamlar ve Sultanlar
''Onlar bir kötülük yaptıkları zaman -biz babalarımızı bu yolda bulduk, Allah da bize böyle emretti derler - Allah kötülüğü emretmez de . Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz ?''
Hz. Ali hilafeti sonrasında , değişen ve gelişen iktidar sistemi ve getirilerini ince ince işleyen eser; temel kaynak olarak almış olduğu hadis rivayetleriyle birlikte saltanat tarihini konu edinmiştir.
Tüm yaşantısı boyunca gösterişten uzak yaşamış bir Nebi'nin liderlik ve örneklik vasıfları nasıl söndürülüp yerine tamamen ^Atalarımızdan böyle gördük ^ zihniyetinin yerleştirilme süreci ve bu süreç içerisinde yaşanan onca sıkıntı ve hadiseler zincirinin temellendirilmesi yapılmıştır. Ayrıca bu olaylar silsilesinde meydana gelen Muaviye ve taraftarlarının siyasi stratejilerine de genişçe yer verilmiştir .
Tarih boyunca yaşanmış onca saltanat rejimi ve sultanlar , tamamen insanlık zaafı ve dünya aldatmacası olup vuku bulan sistem de gayri islamidir . Ve bu sistem sadece siyasette olmayıp fikri dünya ve gelenek yaşantılarında da karşımıza çıkmaktadır .
Dini önderliğin dünyevi önderlikten ayrılmasıyla birlikte peyda olan problemlerden sadece birisi de halkın bir koyun gibi güdülüp , soru sorma hakkının elinden alınarak verilmiş bir ezadır .
Eleştiri yetisini yitiren halk , Osmanlı dönemi başta olmak üzere kendini Batı endeksli yaşama sürmüştür ki bu da iplerin kopmasının en büyük sebebidir.
''Allah'a yemin ederim ki ben Sultan mıyım Halife miyim bilemiyorum .
Ama Sultansam vay halime !'' ( Ömer b. Hattab )
Hz. Ömer'in bu sözünden de anlıyoruz ki ; saltanat İslama aykırı olup hükümdarı dünyeviliğe meylettirip, halkın hakkının savunuculuğunu yapamamaktadır.
Ve yine saltanat bağnazlık ve körelmişliktir ki bu da kişiyi olumsuz yönde müthiş etkiler .
Araştırma ve eleştirme bağlamında bir söndürücülük rolü vardır ve bu kitap da tam da bundan bahseder .
Yine kitabın konu edindiği diğer bir husus da istişare metodu ve şura heyetinin feshedilmesidir. Bu sebeple oluşan inkılaplara ve değişimlere hiçbir söz hakkı tanınmayan halk kuru kuruya maruz bırakılarak , sindirme politikası izlenmesini anlatır.
Son söz olarak kitaptan bir bölüm konuyu çok iyi özetlemekte esasında :
'' Başkalarını yaptıklarıyla övünmek kişiye birşey kazandırmaz , bu kesin . Bu tavır sadece boş bir avuntudur . Bunu tersi de geçerli : başkalarının yanlışlarını kendi fazileti bilmek. Bu da bir avuntu ; belki birincisinden daha kötü , sonuçları itibariyle daha vahim.
Peki o halde bize düşen ne ?
Bilmek ve tanımak !
Neyi?
Herşeyi, kendini , Allah'ı , mahlukatı , Rasulu , dostu, düşmanı , iyiyi, kötüyü, dünü ve bugünü...
Bilmenin ve tanımanın yolu çalışmaktan geçer . Her başarı ciddi ve zorlu bir gayretin ürünüdür . Bu , hayatın yasası , sünnetullah'tır.Tek çıkar yol bu ölümsüz yasaya uymak , alın teri , zihin teri , yürek teri dökmek ...
Kimse mucize beklemesin . Mucize gibi ilahi nimete sahip olan nebiler bile bu yasaya uymaktan başka çıkar yol bulamadılar .
Davamızın sonu Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdetmektir ''
MERYEM AKTAŞ
