KURBAN

Kurban bayramı vesilesiyle ‘’kurbiyet’’ kesbedenlere ne mutlu.Bu bayramı bizlere ikram eden;

 

Kendisinden başka ilah olmayan; mutlak alim,mutlak kadir ve mutlaklıkla ifade edilen tüm makamların yegane sahibi olan;hiçbir şeye muhtaç olmayan fakat her şeyin kendisine muhtaç olduğu;sinelerde gizli olanları ve gözlerin hain bakışlarını bilen;tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçiren;mustazafların yegane melcesi;müstekbirleri zillete düçar ve azaba gark eden;rahmeti her şeyi kuşatan;kendisinden istenildiğinde isteyene istediğini istediği ölçüde veren ve bu vermesi mülkünden hiçbir şey eksiltmeyen;yarattığı bütün mahlukatın itaat etmesi halinde, mülkünde ve otoritesinde herhangi bir artış olmayacak olan;yarattığı bütün mahlukatın asi,baği ve münkir olması halinde mülkünden ve otoritesinden hiç bir şey eksilmeyecek olan;insana şah damarından daha yakın;zatını tazim ve takdis etmede  kelimelerin kifayetsiz kaldığı ve kendisini ancak yine kendisi kamilen tanımlayabilen;en güzel isimlerin sahibi;nimetlerini saymakta ve lütfunu ve ihsanını tasvir etmekte şairlerin,ediplerin,alimlerin,ariflerin,zahidlerin,zakirlerin ve şakirlerin aciz kaldığı;şaşmaz terazileri olan;en,boy,derinlik,hacim gibi maddeye has hususiyetlerden beri ve bundan dolayı mekandan ve zamandan münezzeh olan;hiçbir surette ihata edilemeyen fakat zerreden küreye habbeden kubbeye herşeyi ihata edebilen;Yahudilerin iddia ettiği gibi altı gün çalışıp yedinci gün istirahata çekilmeyen;Hıristiyanların iddia ettiği baba-oğul-ruhul Kudüs gibi üç uknum şeklinde olmayan;Aristocuların/Deistlerin dediği gibi sadece göksel mekanında kendisini temaşa eylemeyen;Ateistlerin dediği gibi yalnızca bir fikirden ibaret olmayan;Panteistlerin dediği gibi yarattıklarıyla bütünleşmeyen;tanınabilen fakat bilinemeyen Allaha hamd olsun.

Bu bayramı nasıl idrak edeceğimizin pratiğini sunan;

Mübeşşir ve münzir;sabır ve sebat nişanesi;mazlumların yaranı;bağilerin  korkutucusu;dostlarının sırdaşı,düşmanlarının ceza kırbacı;emin,yürüyen Kur’an;ardından dünyanın en fazla koştuğu fakat dünyanın ardından en az koşan;Fatıma’nın babası,Ali’nin manevi babası;Hamza’nın yeğeni;Hüseyin’in ve Zeyneb’in dedesi;Hatice’nin kocası;Uhud’un kahramanı;Sevr Dağı’nın münzevisi;Hayber’in fatihi;semanın sırdaşı;çölün kardeşi,Mekke’nin muhibbi ve bize ana babamızdan daha sevgili olan Rasul-ü Zişan (a.s)’a salat olsun;

Bu bayram münasebetiyle;

İnsan olmanın şuuruna daha derin vardığımız…Ünsiyet kurmanın,hassaten hakikatle ünsiyetin, insan olmak için ne anlama geldiğini idrak ettiğimiz…Beşerilikten insaniliğe doğru yol aldığımız…Hakikatle temas kurmanın ne demek olduğunu anladığımız…Bütün bir seneyi mümin duyarlılığıyla geçirebilmenin imkanlarını öğrendiğimiz…

Düşünmeyi düşündüğümüz… Akletmeyi aklettiğimiz…Sevmeyi sevdiğimiz…Takvada inat etmeyi öğrendiğimiz…

Aleladeliklerden sıyrıldığımız…Etin ve kanın ayartıcılığına değil takvanın direngenliğine ram olduğumuz…

Sabrı, direnişle eşitlediğimiz…Tevekkülü, gayretle harmanladığımız…Bedbinliği terk ederek umudun dilini kuşandığımız…

Hayatı sadece ‘’nasıl’’ sorusunun yavanlığında yaşamanın dayanılmaz hafifliğini fark ettiğimiz ve hakikatle temas kurabilmemiz için ‘’niçin’’ sorusunu sormanın gerekliliğini idrak ettiğimiz…

Gark olduğumuz nimetlerin farkına vardığımız ve ne kadar az şükrettiğimizi düşündüğümüz…

Semavi nusretin bir yay boyu kadar yaklaştığı ve maverai olanla ünsiyetimizin pekiştiği…

Ümmet bilincimizin ,’’bünyanun mersus/kurşunla kaynatılmış’’ oluşumuzun fehm edildiği…

Bütün azaların bilerek ve isteyerek Rahmana teslim olduğu, kalp,zihin,dil ve eylem uyumunun başka hiçbir vakitte olmadığı kadar berraklaştığı…

Nefis atını, bilinç ve irade ‘’gem’’iyle gemlediğimiz…Şehvetimizin ayaklarına bukağılar vurduğumuz…Atlıları ve yayalarıyla üzerimize gelen şeytanı; iman,şuur,bilinç,tefekkür,irfan,hikmet,adanmışlık ve tezekkür ordularıyla, daha iman kalemizin burçlarına yaklaşamadan püskürttüğümüz…

Su verilmiş çelik misali irademizi kavileştirdiğimiz…Ruh gemimizin hasarlarını giderdiğimiz ve kalp kıvamımızı ziyadeleştirdiğimiz…

Nasıl diyeyim…

Ademi nedametin,istiğfarın,dilemenin, gözyaşının;

Nuh dirayetinin,sabrının ,vazgeçmemeliğinin…İman hakikatini tüm her şeyin üzerinde tutmanın,zulüm otoritelerine karşı beddua etmenin;

Salih mülayemetinin,

İbrahimi dostluğun,halil olmanın,evvahun halim olmanın,müşfik olmanın,put kırıcı olmanın…

Baltayı insanı insanlığından uzaklaştıran/fıtratına yabancılaştıran bütün putların;özellikle reklam,moda,futbol,bilim,marka,demokrasi,insan hakları,hümanizm,devlet,liberalizm,ilerleme,gelişim,özgürlük,Pazar,piyasa,teknik,heva,alkolizm,uyuşturucu,benlik,makam ve mansıp putunun tepesine indirmenin ve sonra o baltayı en büyük putun, ‘’nefis putunun’’ ,üzerine asmanın;

İsmaili şuurun,adanmışlığın,teslimiyetin,itaatin,hakikatperestliğin,gönüllülüğün;

Davudi direncin ve saltanatın;

Meryem’ce bir adamanın ve güvenin, tüm din  bezirganlarına karşı ilahi olanın tarafını tutmanın;

Hacer fedakarlığının… Çölün yalnızlığını kendi yalnızlığıyla mezcederek,en emin olana teslim olmanın…Safa ve Merve tepelerini şiarlaştırmanın…

İsevi merhametinin…

Musavi azmin ve celadetin;

Ve…

Muhammedi izzetin,sevginin,mücadelenin,adanmanın,dostluğun,fedakarlığın,cesaretin,irfanın,iz’anın,hik

metin,mukavemetin,sabrın,teenninin,tefekkürün,tezekkürün,tefakkuhun …

Ebubekirce bir sadakat,Ömerce bir hakikatperestlik,Osmanca bir edep ve haya ,Alice bir ilim ve hikmetin;

Hatice sevgisinin,olgunluğunun,tesellisinin…

Fatıma özgünlüğünün,gözüpekliğinin,fedakarlığının ve takvasının…

Zeynep şuurunun…

İdrakinde olmak dileği ve temennisiyle…

 

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız


AddThis