Geçmişten Günümüze Milli Eğitim ve Kültür Şura'larının Gündemi ve Türk Milli Eğitim Sisteminin Karakteristiği-III

I.Milli Eğitim Şurası adıyla ilk toplantı 1939 senesinde dönemin Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel başkanlığında yapılmıştır. Toplantının gerekçesini Yücel şöyle açıklamaktadır: “ Girmiş olduğumuz yepyeni uygarlık yaşamının zorunlu ihtiyaçlarına göre yeniden kurulan ve bütün öğretim derecelerinde gerçekleşmesini asıl görev bellediğimiz Kemalizm ilkelerinden hız alan eğitimimizin, bu kurullardan elde ettiği yararları göz önünde tutan Büyük Millet Meclisi, kültür meselelerini Maarif Şurası adıyla toplanacak yetkili bir kurula incelettirmeyi yasal bir zorunluluk ile icra makamlarının sorumluluğuna bir ödev olarak vermiştir.” (1) Şuranın toplanış amacı hakkında dikkat çeken başlıklar şöyle sıralanabilir:

1- Köylerdeki ilköğretim işlerine ağırlık verilmesi

2- Köy öğretmenliği için kaynak olarak köylü çocuklarının alınması

3- Üç sınıflı köy okullarının beş sınıfa çıkarılması

4- Köylerde öğretmen açığının eğitmenlerle giderilmesi

5-Köylülerin katkısıyla az masraflı köy okullarının açılması

6- Vatandaşlık bilincinin ve Cumhuriyet Devrimi felsefesinin topluma eğitimle kazandırılması

7- Türkçenin bilim dili haline getirilmesi

Henüz Cumhuriyetin ilanının üzerinden 16 yıl gibi kısa bir zaman geçmiş olduğu için devrim felsefesinin ve vatandaşlık bilincinin gündem olması yeni bir ulus yaratma çabasının sonucu olarak görülebilir. Nüfusun ağırlıklı olarak köylü olduğu bir tarih-zaman aralığında yapılan bu şuranın ana gündeminde “köylünün eğitimi” nin yer alması bu bakımdan dikkat çekicidir. Şuradan bir yıl sonra (1940’ta) “Köy Enstitüleri’nin” açılmış olması da meseleye verilen önemi göstermesi bakımından manidardır. Bilinen insanlık tarihinin en yıkıcı savaşlarından biri olan II. Dünya Savaşı’nın henüz başladığı bu yıllarda Türkiye tarafsız kalmanın meyvelerini eğitim-öğretim alanına yaptığı yatırımlarla toplamıştır.

Bu tarihlerde Türkiye’de üniversite sayısı da oldukça sınırlıdır. 1933’e kadar Dar-ül Fünun olarak faaliyet gösteren müessese “İstanbul Üniversitesi” olarak değiştirilecektir. 1923-1950 arasında ülke genelinde toplam üç üniversite vardır. İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi. Nazi Almanya’sından kaçan bilim adamları bu üniversitelerde istihdam edilecek ve üniversite sistemimizin kurulmasına önayak olacaklardır. Yazı devriminden sonra ülkenin okur-yazar oranı 1935’te %19.25 iken 1950’de %32.51 dir. Cumhuriyetin ilan edildiği 1923-24 eğitim-öğretim yılında yüksek öğrenim gören öğrenci sayısı 2914 tür. (2)

II.Milli Eğitim Şurası 15-21 şubat 1943 tarihleri arasında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel başkanlığında toplanmıştır. Toplantının amacını Yücel şöyle beyan etmektedir:”….Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız. Ulusumuzu en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız. Ebedi Şefimiz Atatürk’ün Onuncu Yıl Söylevi’nde bizlere gösterdiği bu amaçlar, onları gerçekleştirecek insanların yetişmesiyle görevli olan Cumhuriyet eğitiminin ana davasını çizmiş bulunuyor…” (3)

Bu şuranın I. Eğitim şurasında olduğu gibi bütüncül değil de tarih,dil ve ahlak gibi daha spesifik konular ekseninde toplanması birinci Heyet-i İlmiye çalışmasının belirlediği “ulusal bilincin tahkim ve inşa edilmesi” amacına matuf bir yaklaşımın benimsendiğini göstermektedir. Bu yönüyle şuranın gündemi;

1-Okullarda ahlak eğitiminin geliştirilmesi

2- Bütün eğitim kurumlarında anadili çalışmalarında verimin arttırılması

3- Türklük eğitiminde tarih öğretiminin yöntem ve araçlar bakımından incelenmesi

Olarak belirlenmiş ve “ideal Türk çocuğu” , “liselerin dört yıla çıkarılması”, “Gazi Eğitim Fakültesi’nde tarih bölümünün kurulması “, “milli tarihe önem verilmesi” ve liselere “bilim tarihi” ve “sanat tarihi” derslerinin koyulması gibi kararlar almıştır.

III. Milli Eğitim Şurası çok partili hayata geçtiğimiz döneme rastlar. 02-10 Aralık 1946 tarihleri arasında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer başkanlığında toplanan şuranın ana gündemi mesleki-teknik eğitim ve okul-aile birliğini güçlendirmektir. Bu bağlamda öne çıkan başlıklar;

1- Ticaret ortaokulları ve liseleri

2- Erkek sanat ortaokulları ve enstitüleri program ve yönetmeliği

3- Kız enstitüleri program ve yönetmeliği

4- Aile ve okul arasında işbirliğinin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması

Olarak sıralanabilir. Şuranın aldığı kararlar arasında ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması, kız meslek öğretmen ve erkek meslek öğretmen okullarının süresinin dört yıla çıkarılması, her okulda okul-aile birliği kurulması, öğretmen okullarının yüksek dereceli Eğitim Enstitüleri olarak düzenlenmesi de var. Asıl ilginç olan ise Şura’da kız enstitülerinin amacının katılımcıların çoğu tarafından “ memlekete ev hanımı yetiştirmek” olarak belirlenmesidir. Komisyon üyelerinden Nezihe Özuygur’un “Kız enstitüsünün gayesi liseye ve dolayısıyla üniversiteye öğrenci değil, genç kızlarımıza ev kadınlığına dair maharetleri kazandırmaktır.” kanaati üyelerin çoğunluğu tarafından da paylaşılmaktadır.

IV. Milli Eğitim Şurası 22-31 Ağustos 1949 tarihleri arasında dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr.Tahsin Banguoğlu başkanlığında Ankara’da toplanmıştır. Bu şuranın en önemli özelliği ise çok partili hayatı tecrübe ettikten sonraki ilk şura olmasıdır. Gündem maddeleri;

1)Eğitim ve öğretimde dayanılan demokratik ilkelerin gözden geçirilmesi

2)İlkokul-ortaokul programlarının incelenmesi

3)Lise ders kitaplarının dört yılı kapsayacak şekilde planlanması

Demokratik ilkelerin ilk kez bir Şura gündeminde yer alması soğuk-savaş hikayesinin henüz başladığı bu tarihlerde Türkiye’nin ABD tarafında yerini almasıyla yakından ilgilidir. Nitekim bu Şura’dan yaklaşık üç yıl sonra Türkiye NATO paktına dahil olacak ve siyasi-iktisadi-akademik alanlarda ABD’ye bağımlı hale gelecektir.

II. Dünya savaşı bittiğinde ABD Avrupa’ya (kelimenin gerçek anlamıyla) çökmüştür. Nazi yayılmacılığı, şayet ABD savaşa müdahil olmasaydı, (muhtemelen) kıta Avrupa’sını kuşatacaktı. Megaloman kişiliğiyle öne çıkan önceki ABD başkanı Trump’un Fransa’yı ziyaretinde “biz olmasaydık şimdi Almanca konuşuyordunuz.” sözü bu gerçeğe işaret etmek içindi.Avrupa’nın en yakın komşusu olan Türkiye de bu gerçeğin farkındaydı. Dolayısıyla çift kutuplu dünyada tercihini (geçmişte Osmanlı’nın yaptığı gibi) Batı’dan yana yaptı. Böylece içinde eğitimin de olduğu birçok alan Amerikancı perspektiften etkilendi. Demokratik ilkelerin gündem maddesi olması da bu etkinin sonucudur. Nitekim Şura’da alınan kararlardan ilki “demokratik eğitimin sadece okulla sınırlı tutulmamasını, okul çağına erişmemiş çocukların ve halkın da sürece dahil edilmesini” tavsiye ediyordu. Uygulama safhasında ise “insan hakları bildirgesinin okullarda okutulması” öneriliyor. Bu Şura’nın dikkat çeken bir başka yönü ise İmam Hatip Okulları’yla ilgilidir. Toplantıda gündeme gelmemesine ve görüşülmemesine rağmen 1951’de müdürler komisyonu kararıyla yedi ilde imam hatip okulu açılmıştır. İlginçtir İmam Hatip okulları 1953’te dönemin milli eğitim bakanı Tevfik İleri başkanlığında yapılacak olan V.Milli Eğitim Şurası’nda da gündem yapılmamıştır. Bu noktada İmam Hatip Okulları’yla ilgili müstakil bir değerlendirme yapmak gerektiği kanaatindeyim. Sonraki yazımızda inşallah…

 

NOT: BU yazı dizisi aynı başlıkla farklibakis.com adresinde de yayınlamaktadır.

 

Kamil ERGENÇ

 

Yararlanılan Kaynaklar

1- Milli Eğitim Şuralarının Tarihçesi ve Eğitim Politikalarına Etkisi/Muzaffer Deniz/Yüksek Lisans Tezi/Süleyman Demirel Ünv./Sosyal Bilimler Fakültesi/Isparta-2001

2-Mekansal Planlama Politikaları ve Kentlerin Sosyo-Ekonomik Durumu Işığında Türkiye’de “Üniversiteleşme” Süreci/ Mehmet Ali Toprak/Ege Ünv. Edebiyat Fak.Coğrafya Bölümü/Ege Coğrafya Dergisi/İzmir-2013

3- Muzaffer Deniz/a.g.t


AddThis