Çağ ve İlhamı Metafizik Gerilim

Toplumumuzun içinde var olan dinamikleri harekete geçirip, günümüz şartlarını objektif değerlendiren, yarınlara sağlam adımlarla yürüyebilmek için gerekli olan güçleri, anlatmayı ülkü edinmiş, Türkiye’deki İslami hareketlerin en önemli kilometre taşlarından biri olan Sezai KARAKOÇ’ un önemli eserlerinden biridir, Çağ ve İlham…

Üstat, yaratılışından bu güne insanlığın hep doğruyu aradığını ve bu doğruya ulaşabilmek için kendice bazı düşünce sistemleri üretmeye çalıştığını, ilahi hakikatlere dayanmayan fikir ve ideolojilerin bir süre sonra yararlı olmak yerine nasıl zararlar verdiğini, dünya tarihindeki örneklemlerden yola çıkarak gözler önüne seriyor.
Üstat, hakikat şimşeğinin bütün insani şeytani düşünce sistemlerini dağıttığını, İslam’ın hiçbir zaman eskimediğini ipekten daha yumuşak çelikten daha sert olduğunu, ilahi olduğu için her zaman ve her çağda diri olduğunu  söyler.Gök medeniyetinin son çocukları olan bizlerin kendimizi temizlememiz gerektiğini, Kur’anı, hayatı anlayıp, düşmanlardan önce kendimizle savaşmamızı  ve Rabbimizden dua ederek yardım beklememizi tavsiye eder.  
Üstat, susmakla her şeyin çözüleceğini düşünenlere; sussalar bile tarihin susmayacağını, tarihin sussa hakikatin susmayacağını veya bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulmayacaklarını, vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklarını, tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklarını özellikle vurgular. Hakikat erleri sabreder, Kur’anla beslenir tefekkür ederlerse ölüm ve batım günlerinin sona ereceğini, diriliş günlerinin geleceğini söyler. Hatta tarihte beklenmedik bir anda bir kişinin veya bir topluluğun dirilişinin nasıl gerçekleştiğini, tarihin tozlu sayfalarında temaşa etmeye okuyucuyu davet eder.
Her uygarlığın bir duygu etrafında döndüğünü, Mısır’da korku, Mezopotamya’da hayranlık v.b.Tarihte hakim olan bu duyguların bilinip batılıların bizlerde hakim kılmak istedikleri duygusal şoklara karşı dirençli olmamız gerektiğinden bahsediyor. Bu duygu -sal şokları ‘Teknik Şok’diye adlandırıyor. Teknik şokun iki uçlu olarak üzerimizde tesir ettirilmeye çalışıldığını ve bu uçların;
 1.Uç: Biz sizi hep yeneriz. Çünkü biz efendileriniz, siz de kölelerimizsiniz.
 2.Uç: Aşağılık kompleksine kaptırmaya çalışmak
olduğunu vurgular.
Aydınlarımızın nasıl ferasetsizleştirildiğini, şahsiyet kaynaklarını nasıl kurutuldu -ğunu Batının Kur’ana dönüşümüzü engellemek için neler yaptığını, bizleri taklide nasıl zorladıklarını, vahiy ekseninden kaymış, ibadetlerin nasıl sembolikleştirilğine değinir. Bazı şeytani odakların’ dinin belirli yönlere’ hitap edebileceği savını çürütür. Dinin bütün hayat fenomenlerini düzenlediğini yönettiğini, yaratılışa ters her türlü ideolojinin ya çöktüğünü ya da çökmeye mahkum olduğunu ve bu fikirlerin körce savunulmaması gerektiğini özellikle vurgular.
Kurtuluş reçetesi olarak yanlış kavranan veya kavranmış duyguları takva ekseninde dönüştürmek, ruhi alışkanlıkları bayatlamaktan korumak için ; içimizdeki Allah aşkını diri tutarak, emanet verilenleri koruyup Allaha teslim olmayı önerir. Akıl ve tedbirle beraber aklı aşan kudretin ürperişiyle dolu olmanın Müslümanlara yeni zaferler kazandırabileceğini savunur.
İslam dünyasının; takva erlerinin açtığı yolda yürüyecek, hayatın her dalında yaşayan ve yaşamak için çalışan kahramanlara ihtiyacı olduğunu, aslında bu ihtiyacın insanlığın yeniden var olması için gerektiğini vurgular.  
Sonuç olarak, ümitsiz olmanın, anı mutlaklaştırmanın ne kadar zarar verdiğini, dirilişlerin sancılı ama meyvesinin ne kadar kutsal olduğunu, Müslüman bireylerin bütün aşağılanmış duyguları bir kenara bırakıp suyun kaynağından içmeyi bilmesi gerekliliğini zihinlerimize kazıyor. Her sayfa da, her paragrafta sanki bilgi yüklü bir bulut üzerimize geliyor gibi oluyor. Az sonra bir bakıyorsunuz ki bir bilgi, bir diriliş sağnağıyla karşı karşıya kalmışsınız, metafizik bir gerilime girmiş ve kendinizi bir köşede tefekkür ederken buluyorsunuz.
 
MEHMET GÖZÜTOK

AddThis