Vahiyden Kültüre/Celaleddin VATANDAŞ

“ Sana vahyolunana uy ve Allah Hükmünü  verinceye kadar sabret. O,Hüküm verenlerin en hayırılısıdır.” (Yunus/109)

 

Yazar, bu esrinde vahiy mesajının, vahyi kültürüne dönüşmesini sebep- sonuç ilişkisi içinde, üç ana başlık altında ele almıştır. Oldukça akıcı ve içerikli bir eser olan kitap; okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir eserdir.

Eserde ele alınan ana başlıklar;

1-Vahiy’den Kültüre Geçiş Şartları:

a) Tarhi Şartlar: İslamın ilk yıllarında başlayan fetih hareketleri, beklenin üstünde bir başarıya ulaşmış, İslam orduları, binlerce yıllık medeniyetleri savaş meydanlarında yenmiştir.  İslam’ın ilk yıllarında vahiyle tanışan ve bu durumu içselleştiren ilk sahabe toplumu yerine, galip gücün dini olarak kabullenen ve o mesaja teslim olmayan/ olamayan geniş halk kitleleri almıştır. Bu fetih dönemlerinde, kitleler halinde dine girenler eski dinlerini terk etmek yerine, girdikleri yeni dinin rengine boyayarak devem ettirmişlerdir. İnançlarını terk etmek yerine, yeni inanç sistemi içinde devem ettirme yollarını aramışlardır. Bunda başarılı da olmuşlardır.

Bu hızlı fetihler sonucu yenilenlerin intikam duygularıyla kurduklar tuzaklar sonucu

İslamın saf mesajı asli mecrasından çıkarılmış yeni bir yola konmuştur. Binlerce yıllık Fars medeniyetini yıkan İslam orduları, cephede kazandıkları savaşı, sosyal hayatta kaybetmişlerdir. İran medeniyeti, intikam almak ve yenildikleri İslamı bozmak için ellerinden gelen her oyuna başvurmuşlardır. Özellikle bu konudaki bilgiler, tarihi olaylarla ele alınmıştır.

Bir diğer örnek ise Türklerin bu yeni dine girmeleriyle ilgilidir.  Türklerde girdikleri yeni dine eski inançlarını taşmışlardır. Onlar saf İslam mesajı yerine, tarihi seyri içinde silikleşen mesajla tanışmışlar ve bu şekliyle kabul etmişlerdir. Konumlarını kaybeden şamanlar, yeni dinde farklı isimler alarak ve eski inançlarını bazı değişiklikler yaparak devem ettirmişlerdir. Şamanların yerini dervişler, babalar vb. isimler almıştır.

Yine bu dönemde tercüme faaliyetlerinin başlaması, başka kitapların, özelliklede felsefe kitaplarının tercüme edilmesi sonucu bilginin kaynağının değişmesidir.

b) Fıkhi Şartlar: Özellikle tercüme faaliyetlerinden sonra, bilginin kaynağı değişmiş, felsefeden etkilenen İslam düşünürleri için; nakli delilerin yerini akıl almıştır.  Peygamberin ve sahabesinin yerini batıl felsefeciler almıştır. Kur’an-ı akli delillerle ispata çalışılmıştır.

İslam bir bütün olarak değil parçalanmış, herkes bir parçasına sahip olmaya başlamış, bütünlük bozulmuştur.

c) Siyasi Şartlar: Halifeliğin saltanata dönüşmesiyle birlikte İslam birliği bozulmuş, yeni fırkalar ortaya çıkmıştır. İslam birliği bir merkezden yönetilememiş, birkaç merkez oluşmuştur. Özellikle İranlıların, Ali taraftarı olan şia ile birleşmesi ve kendi inanç sitemleri içinde eritmeleri sonucu Emevi muhalefeti oluşmuştur. Yine bu dönemin başta gelen muhalefet guruplarından haricilerin etkinlik kazanmaları ve suikastlar yapmaları, onlara karşı yeni fırkaların oluşması sonucu İslam birliği bozulmuş, ümmet gücünü yitirmiştir.

2- Kültür İslamının Oluşum Süreci ve temel dinamikleri:

a)-Kelam: İslam düşüncesinin, hızlı fetihlerle birlikte yeni medeniyetler ve bunun sonucu olarak yeni düşüncelerle karşılaşması, felsefi düşünce akımlarıyla tanışmasının getirdiği bazı sorular ve sıkıntılara karşı kelam ilmi doğmuştur. Tartıştıkları felsefciler akli deliler getirmekten zorlanan İslam bilginleri, İslami felsefe denebilecek kelam ilmini geliştirmişlerdir. Bu kazanım değil aksine kaybetmek demektir ki öylede olmuştur.

b)-Felsefe : Hilafetten saltanata geçişle birlikte, saraylarda felsefik tartışmalar olmuştur. Yüksek miktarlarda paralar verilerek, batı ve doğu felsefelerini anlatan kitaplar Arap diline çevrilmiş, Allahın indirdiği Kur-an dan çok, felsefe kitapları okunur ve tartışılır hale gelmiştir. Bu durum İslam düşüncesini zayıflatmış, peygamberin yerini Aristo vb almıştır. Bu savrulma düşünsel yıkımı da beraberinde getirmiştir.

c) Tasavvuf: İslam, yeni katılanların eski inançlarından taşıdıkları mistik anlayışlar yeni dinle harmanlanması sonuncu tasavvuf ekolü doğmuştur. Başlangıcı noktasında ihtilaflar olsada, yaptığı yıkım noktasında pek ihtilaf yoktur.  Ayetler zahir ve batın diye ayrılmış, batini yönünün herkesçe bilinemeyeceği, zahiri yönünün çokta önemli olmadığı gibi, islama sığmayacak düşünceler geliştirilmiştir. Çıkışında iyi niyetlerle başlamış olsa da  zaman içinde ciddi eksen kaymalarına sebep olmuştur. Allah ( c.c.) ve Rasulüne ait olmayan düşünceler, dindenmiş gibi gösterilmiş, İslamın saf ve duru anlayışı yitirilmiş, dinde olmayan yeni ibadet şekilleri ve düşünceler ihdas edilmiştir. Allah Rasulünde ve sahabesinde görmediğimiz / göremediğimiz yeni anlayışlar geliştirilmiştir. İlk çıkışı iyi niyetlerle olsa da zaman içinde, alabildiğine değişmiş, kimsenin karşısında durmayacağı kadar büyümüştür. Bu ekol İslami düşüncenin asıl mecrasından çıkmasına sebep olmuştur. Allaha (cc) ait olan sıfatlar, insanlara verilmiş, İslam akaidine ters anlayışlar zaman içinde din halini almıştır.

d) Fıkıh: Tasavvuf ekolüne karşı gelişen bu yeni gurupta, İslamı birkaç fıkıh kuralına sıkıştırmış, dinin bir başka yönünü tahrif etmiştir. Bu ekolün meydana getirdiği mezhepler, zaman içinde din yerini almış, bir mezhep diğerini tekfir edecek kadar düşman ilan edebilmiştir. Dinin özü ile değil şekliyle ilgilenmişlerdir. Bazen biri birine ters fetvalar verilmiştir.

3- Değişim Sürecinde Sosyal Hayat:

Bu sürecin sosyal hayat üzerindeki etkileri; Namaz kılan firavunlar türemiştir. Hilafetten saltanata dönen yönetim, zaman içinde her türlü rezilliği işlemiştir. Saraylarda içki ve fuhşun her türlüsü yapılmıştır. Sultanların işledikleri bu kepazelikler, zamanla halka sirayet etmiştir. İslam sosyal hayattan soyutlanmış, elde kalan birkaç ritüelden başka bir şey kalmamıştır. Yönetim; İslam şurasıyla seçilmek yerine, Bizans ve Fars saraylarından olduğu gibi babadan oğla geçmiştir.  İslami yönetimin saltanata dönüşmesiyle başlayan bozulma durumu; zaman içinde daha da derinleşerek günümüze kadar gelmiştir.  

 

Vahyin, kültüre dönüşmesi ile yaşanan yıkımın önüne geçebilmenin tek yolu; vahye dönmek ve islamın saf, duru anlayışı ile yeniden tanışmaktır.

 

“Rabbimiz, bizi yeniden vahiyle tanışanlardan, anlayanlardan, yaşayanlardan ve yaşatanlardan eyle ( Amin )”

“Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah tarafındandır.“( secde 2 )

                                                                                                                         

Serdar ŞİRİN

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 


AddThis