Bir Islahat Düşünürü Said Halim Paşa

Bir ıslahat düşünürü, sadrazam, Mütefekkir Said Halim Paşa'nın hayatı, düşüncesi ve eserlerinin anlatıldığı Ketebe Yayınları'ndan çıkan Vahdettin Işık hocanın kitabını okudunuz mu? Okumadıysanız okumak için birçok nedeniniz var.
 ‘’Buhranlarımız’’ adlı eseri ile tanıdığım Said Halim Paşa’nın yaşadığı dönemle ilgili tespitlerini yıllar evvel okumuştum, çok hoşuma gitmişti. Hatta arkadaşlarımla bu kitabı müzakere ederken ‘’ Tarihleri kaldırırsak sanki bugünkü halimizi anlatıyor’’ diye bir tespitimiz olmuştu. Vahdettin Hoca’nın kitabını okuduktan sonra Said Halim Paşa’ya olan hayranlığım iyice arttı.
Döneminde yenilgi psikolojisinin sarmalındaki aydınların birçoğu yüzlerini batıya dönmüşken, onun sükûtu, netliği ve kendi değerlerinden kuşku duymayan özgüveni, inançlarına olan sadakati günümüze bile çok büyük dersler veriyor. 1400 yıllık İslam tecrübesinden faydalan(a)mayan, biraz daha yakın zamana gelirsek Gazali’yi, İbn-i Rüştü’yü tanımayan, İbn-i Haldun’un tecrübesinden faydalanmayan, Yunus Emre’yi bilmeyen Ahmet Cevdet Paşa okumayan bir zihin nasıl başarılı olabilir? Bu meyanda, bu eser aslında gençlere ve kendini genç hissedenlere kapılar aralıyor.
Said Halim Paşa sürgündeyken bile ümitsizliğe kapılmamış ki zengin bir ailede büyümüş, hep zengin ortamlarda bulunmuş birinin ümitsizliğe kapılmaması aslında çağımıza taşımamamız gereken önemli örneklerden biridir.
Paşa, insanın vazife üstlenerek yetkinleşeceğini, mutluluğun gerçek değerinin herkesin görevini isteyerek ve severek yerine getirirse ortaya çıkacağını savunur.  Müslümanların özgür olmalarının onların vazifesi olduğunu üstüne basa basa vurgular. O, şehit edilmeden önce İtalyan bankalarından borç alıp Milli Mücadele’ye katkıda bulunmak için çırpınan bir yürektir.  Söyledikleriyle yaşadıklarının ayniliğini, mücadele dolu yaşamı kanıtlar. 


Müslümanların özel ve genel görevleri olduğunu, herkesin üzerine düşeni en iyi şekilde yapması gerektiğini, sorunu önce insanın kendinde araması gerektiğine değiniyor.   Çöküşümüzün sebebini dinden uzaklaşmaktan kaynaklandığını, topluma çare sunan sözde aydınların hazımsızlıklarını ve tavırsızlıklarını bir bir ortaya koyuyor. Hatta Mısır valisi Koca Ragıp’ın ‘’aydınlarda ne ararsan bulursun derde devadan başka’’ sözünü kitapta okuyunca söyleyemediklerimizin özeti diye düşündüm. Eleştiriyi bir spor haline dönüştürdüğümüz bugünlerde eleştiriler sunan Sait Halim Paşa, sorunları bulmuş fakat çözüm sunmuş mu diye düşünürken ilerleyen sayfalarda ki çözüm önerilerini görünce nasıl şaşırdım anlatamam. Çözüm önerileri bugün bile çok müthiş çareler sunuyor. Kitabı okurken ben bu kitabı daha önce niye okumadım diye kendi kendime hayıflandım.
Paşaya göre çöküşün sebebi İslam’ın naslarına bağlanmama, onun düsturlarına uygun olarak anlayıp hareket etmemedir. Bu zaafları ve geri kalmışlığı aşmak için batının fennini bilimsel düşünce ve usul-ü tecrübeyi elde etmemiz gerektiğini vurgulayıp, aynı zamanda sosyal yaşamla ilgili konularda kendi toplumumuzun standartlarını gündeme almak zorunda olduğumuza değiniyor. Örneklerinden biri benim de çok hoşuma giden çok partili sistemdir. Avrupa’da sınıfsal ayrılıkları gidermek savaşları bitirmek ve toplumsal barışı sağlamak için partilerin var olduğunu, fakat bizim toplumumuzda böyle sınıfsal mücadele olmadığı için partilerin birleştirmek yerine iyice kutuplaştırdığına değiniyor.
Sait Halim Paşa “bütün yollar Mekke’ye çıkar” diyerek aslında davasına ne kadar sadık olduğunu deklare ediyor. İslam’a giren toplumların, cahiliyeden kalma adetlerini devam ettirdiklerini, bunlara da dinsel bir motifmiş gibi inandıklarını vurguluyor. Bu düşüncesinden hareketle bir an önce dinin özüne geri dönmek gerektiğini özellikle vurguluyor.
 Devletsiz yaşam standartlarının çok kötü olacağını dolayısıyla devlet aygıtının yaşaması için toplumsal çaba gerektiğinin altını tabiri caizse kalın çizgilerle çiziyor. Çözüm olarak tanımladığı İslamlaşma hareketini de üç ana esasa dayandırıyor:


a)Sömürge karşıtlığı

b)İttihad-ı İslam

c)Yenilenme (tecdid ve ihya)


Bu kitabı okuduktan sonra çağdaş İslam düşüncesinin ihmale uğramış en özgün şahsiyetlerinden biri olan Said Halim Paşa’yı yeniden Türkiye’nin ve bütün İslam aleminin gündemine taşımamız gerektiğine inandım.  Sait Halim Paşa’yı gündemimize taşıyan Vahdettin Işık hocaya bu güzel eserden dolayı bir kez daha teşekkür ederken, tefekkür havzamızın yakın zamandaki köşe taşlarından biri olan Mehmet Akif’le ilgili de böyle bir esere ihtiyacımız olduğunu hatırlatmayı borç bilirim.

 

Mehmet Gözütok

 


AddThis