okumali

Üye Girişi

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün232
mod_vvisit_counterDün535
mod_vvisit_counterBu hafta2177
mod_vvisit_counterBu ay6976
mod_vvisit_counterHepsi1847756

Kimler Sitede

Şu anda 10 ziyaretçi çevrimiçi

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-IV

1990 yılların İslamcı birikimi özellikle dönem dergileri üzerinden etüt edildiğinde oldukça verimli olduğu söylenebilir. Din-devlet ilişkisinin tartışıldığı, modern hayatın getirdiklerine karşı sorgulamaların yapıldığı bu dönemin ciddi bir entelektüel havza olduğu söylenebilir.Verili olanı sorgulayan ve inkılabi bir duruşu temsil eden bu bakış kendi içinde dinamizmini de devam ettirebiliyordu.Refah partisinin iktidarı döneminde bile politik dile angaje olmamaya özen gösteren bu bağımsız İslamcı duruş,2000 sonrası AK partinin kuruluşuyla birlikte politik dilin sığlığına doğru evrilmeye başladı.

 

Güllerin Vedası

Solmayan Güllerin Vedası

Güllerin vedası, Allah yolunda canlarından vazgeçen yiğitlerin hikâyesinin anlatıldığı kitap… Yazarı da veda eden güllerden biri… Afganistan’da 17 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen uçak kazası sonucu şehit olan Bahattin Yıldız.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-II

20.Yüzyılın ikinci yarısında dünyayı homojenize etme ve sermayeyi merkezileştirme çabaları ağırlıklı olarak,oryantalistlerce, Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyada yoğunlaştı.Bu homojenizasyon projesi paralel olarak Milton Friadman’ın kurduğu Chicago Üniversitesi iktisatçıları aracılığıyla Latin Amerika’da da sürdürüldü.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesi ve sembolik dahi olsa hilafet makamının ortadan kalkması dünya Müslümanlarını olduğu kadar belki daha da fazla Türkiye Müslümanlarını  etkiledi.Cumhuriyet idaresiyle demir perde ülkesi haline ge(tiri)len Türkiye,1960’lı yıllara kadar ümmet coğrafyasında ne olup bittiğinden çok fazla haberdar değildi.Mevcut alim ve mütefekkirlerinde sahne dışına itilmesiyle birlikte yeni dünya düzenine daha rahat uyum sağlayacak bir nesil oluşturma çabaları Menderes döneminin kısmi liberal politikalarıyla gerçekleşmeye başladı.

 

Kavram Kargaşası

İlginç vakitlerde yaşıyoruz.Kavramların birbirine karıştığı,anlamın buharlaştığı zamanlara şahitlik ediyoruz.Algıların yönlendirilebildiği ve özgür düşünme eyleminin kaybolmaya yüz tuttuğu bir zaman diliminin içindeyiz.

Toplum formunu kabul eden Müslümanlar, bireyleşmenin de önüne geçemiyor.Birey ve toplumun birbirini besleyen iki olgu olduğu gerçeği ıskalanıyor.Toplum kavramının Müslümanların dünyasında bir yere tekabül etmediği,bu kavramın modern sosyolojinin ürettiği bir kavram olduğu yadsınıyor.

 

ÜÇ MESELENİN ETRAFINDA

Teknik,medeniyet ve yabancılaşma kavramları dün olduğu kadar bugünde oldukça netameli olma hususiyetlerini muhafaza ediyor.Hayatımızın hemen her yanında içli dışlı olduğumuz bu kavramların serencamıyla ilgili vaktiyle yapılmış ve halihazırda yapılmaya devam eden çalışmalar, meselenin ne kadar ehemmiyetli olduğunun da bir işareti aynı zamanda.Tekniğin tam olarak ne olduğu,teknoloji ile arasında bir farkın olup olmadığı yada bilim ve teknik arasındaki ilişkinin mahiyeti gibi zorlayıcı soruların yanında,yabancılaşmanın-insanın tanrısına,evrene ve tarihe yabancılaşmasının-muhtevası ve medeniyetin tam olarak neye taalluk ettiği  gibi sorular bugün dahi zihinleri,genelin değil ilgilisinin zihnini, yormaya devam ediyor.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-III

Seyyit Kutub’un modern değerler sistemiyle cahiliye dönemi arasında paralellikler görmesine rağmen, moderniteyi/bugünü daha karmaşık olarak adlandırması ‘’din dilini’’ güncelleme ve millici/sağcı argümanlarından kurtulma çabası içerisinde olan 1970’li yılların Türkiye Müslümanları için oldukça önemlidir.Bundan sonradır ki ,Mısır ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer İslam beldelerinde modern değerler sisteminin sorgulanması ve Kur’ani kavramların güncellenmesi süreci başlamıştır.Tevhid,şirk,tuğyan,mustazaf,müstekbir gibi kavramların 20.yüzyılın idrakine sunulduğu bu dönem, Türkiye İslamcılığı açısından 1990’lı yılların sonuna kadar sürecek bir olgunlaşma sürecini de beraberinde getirecektir.Artık 19.yüzyılın sonundan 20.yüzyılın ilk yarısına kadar devam eden ‘’batının tekniğini alıp ahlakını almama’’düşüncesi, Batı’nın yekpare olarak sorgulanması gerektiği noktasına evrilmiştir.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-I

20.yüzyıl,Modern Dünya’nın yeniden şekillendirilmesinde çok önemli bir dönem olma özelliği gösterir.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,Osmanlı İmparatorluğu,Rus Çarlığı ve Alman imparatorluğu bu dönemde tarihe karışmıştır.Uzun ömürleriyle bu yapıların dünyada işgal ettikleri yer, o güne kadar farklı yaşam tarzlarının belirginlik kazandığı ve bu yaşam tarzlarının  özgünlüğünü korudukları mekanların da işareti sayılıyordu.Birden fazla imparatorluğun ve dolayısıyla birden fazla hayat tarzının/kutubun kendi özgünlüğü içerisinde devam etmesi,aydınlanma felsefesinin kaynaklık ettiği modern düşüncenin homojenleştirici doğasına aykırı olduğundan, yeni dünya düzeni büyük felaketler aracılığıyla yeni sistemini kurmaya çabaladı.Çünkü her imparatorluk farklı bir kültürel dinamizmi bünyesinde barındırıyordu.

 

ALİM

Ey yeşil sarıklı  ulu hocalar!

…………….

Kardeşim İbrahim bana mermer putları nasıl devireceğimi öğretmişti.

                                                                                          Sezai KARAKOÇ

Alim kimdir? Vasıfları nelerdir?21.yüzyılda bir alim nasıl olmalıdır? Bu soruların cevabını doğru verebilirsek şu an içinde bulunduğumuz krizin aşılması noktasında çok ciddi bir mesafe kat etmiş olacağız. Çünkü bugün yaşadığımız sıkıntıların başında alimsizlik/ulemasızlık sıkıntısı gelmektedir.