okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün215
mod_vvisit_counterDün867
mod_vvisit_counterBu hafta2255
mod_vvisit_counterBu ay12486
mod_vvisit_counterHepsi1839495

Ulusçuluk Belası

Ulusçu argümanlar ve ulus temelli kavramsallaştırmalar zihinlerimizi köreltiyor,ümmet perspektifimizi ve duyarlılığımızı zedeliyor.Ölümler dahi etnisiteler üzerinden anlamlandırılmaya çalışılıyor.Daha dün sayılabilecek bir zaman diliminde coğrafyamızda üretilen ‘’sınır’’ olgusu müslüman zihinlerde kabul görüyor ve hatta kutsanıyor.Emperyal amaçlarla ve tefrikayı derinleştirmek amaçlı etnik ve mezhebi argümanlar üzerinden oluşturulan ‘’sınır’’lar, ümmetin sorunlarını mekana hapsederek bölgeselleştiriyor.

İnsanlık adeta kalp travması yaşıyor. Bu travmanın müslüman olduğunu iddia edenlerde de çoğaldığı süreçlere şahitlik ediyoruz.Müslüman kimlik evrensel bakması gereken meseleleri ulus temelli olarak yorumlayabiliyor.Ulusçuluğu mağlup edebilecek bir kalp kıvamına sahip olması gereken Müslümanlar bile kendilerini ulusal argümanlar üzerinden tanımlayabiliyor.

Bu coğrafya son bir yüzyıldır ulus devlet ‘’bela’’sıyla yüzleşmek zorunda kaldı.İnsanlık tarihinde daha dün olarak kabul edilen bir zaman diliminde bu coğrafyanın insanı birlikte yaşama kültürünün ve ümmet duyarlılığının en güzel örneklerini verdiler.’’Sınır bela’’sı zihinlerimizi henüz dumura uğratmamışken Şam,Bağdat,Halep,Yemen bize İstanbul kadar yakın ve içtendi.İslam Ümmeti; mezhebi,etnik,kültürel argümanlar üzerinden henüz parçalanmamışken duyarlılıklarımız ortaktı.Ulus devlet en başta farklılıkları ortadan kaldırarak homojen bir toplum oluşturmayı amaçladı.Bunu gerçekleştirirken de bir etnik kimliği ön plana çıkararak onun dışında kalanları ötekileştirdi hatta düşmanlaştırdı.Ulus devlet homojenize edemediği kimlikleri/aidiyetleri yok etmek istedi/istiyor.

Modern düşünce mekanı etnisite üzerinden anlamlandıran argümanlar geliştirerek coğrafyayı/toprağı belli bir kimliğe hasretti. Mekan, artık ,mukaddes kitabımızda ve kadim müslüman muhayyilede ki, Allah’ın mülkü olma özelliğini/düşüncesini yitirerek belli bir etnik kimliğin, aidiyetin(in) ifadesi oldu.Bu durum sınır olgusunun doğmasında oldukça işlevsel bir rol oynadı.Artık bugün toprak/mekan belli bir etnik kimliğin aidiyet ifadesi ve uğruna can verilebilecek bir değer haline geldi.

Sınırların bir realite olarak varlığını devam ettirdiği günümüzde maalesef düşüncelerde sınırlı hale geldi. Düşünce içine doğduğu mekanı/toprağı aş(a)madı ve evrenselleş(e)medi. Sınırları aşamayan düşünce en fazla o sınır içindeki aidiyeti,toprak kutsiyetini ve homojenliği temsil etti.Artık sınırlar düşünce ile değil eğlence kültürüyle aşılabilmekte,düşünsel yönlendirmeler yerini popüler yönlendirmelere bırakmaktadır.’’Sınır’’lılık olgusunun  zihinlerde meydana getirdiği travma, popüler kültürün tahakkümünü daha da kolaylaştırmıştır.

Hayata müslümanca bakma mükellefiyeti olanların evvela kendilerini bu sınır olgusundan kurtarması gerekmektedir. İslam bütün bir insanlığı muhatap alır. Bu nedenle müslüman, Dünyaya bütüncül bakmakla ve kendisini herhangi bir mekan/coğrafya ile sınırlandırmamakla sorumludur.Kur’ani perspektif bütün bir insanlığı kuşatabilecek bir tarzda oluşturulmalıdır.İlahi olanın belli bir mekana hapsedilmiş olması ,zamanla,mekana ait dini duyarlılıkların oluşmasına sebep olabilir.Oysa ki Müslümanların duyarlılıkları ortaktır.İslam bütün bir insanlığın kurtuluşunu/hidayetini gündemleştirir.

İlk Müslümanların kendilerini mekanın kutsiyeti olgusuna kaptırmadan tüm coğrafyaları kuşatacak tarzda başlattıkları irşat çabalarının verdiği netice bugün daha iyi anlaşılmaktadır.Oldukça zor şartlarda bütün bir dünyayı arşınlayan ve gittiği her yerde müslümanca yaşamın erdemini yaşayarak gösteren ilk Müslümanların, bizler için çok şeyler anlattığını hatırlamak gerek.Bugün artan imkanlara rağmen Müslümanların neden bütün bir dünyayı kuşatacak fikirler ve eylemlilikler üret(e)memesinin düşünülmesi gerekmektedir.

Etnik,mezhebi,kültürel argümanlar üzerinden yapılacak bir İslami davet çalışmasının ümmet havzasına hiçbir faydasının olmayacağını idrak etmek durumundayız.İslam, belli bir kavmin ya da kültürün malı değil bütün bir insanlığın hidayet nişanesidir.İslam, kendisine hizmet edilen/töhmet altında bırakılan değil; bilakis töhmet altında bırakan,hizmet eden,şeref bağışlayan son ilahi kelamdır.Hiçbir etnisitenin İslam’a şeref bağışlaması yada hizmet etmesi mümkün değildir.İslam,çağları aşan mesajıyla ,bütün insanlığa ancak kendisine teslim olması halinde şeref ve haysiyet bağışlar.İslam, aciz ve akim değildir ki hizmete muhtaç olsun.Din kemale ermiş ve son nebi, müslüman bir şahsiyet inşasının bütün gereklerini vazetmiş ve yaşamsallaştırmıştır.Allah gönderdiği dine layıkıyla sahip çıkmayanları daha Salih topluluklarla değiştire(bile)ceğinin işaretlerini Kitab-ı Kerimin de vermiştir.

Etnik ve kültürel farklılıklar ancak muarefenin/tanışmanın bir nesnesi olabilirler.

Müslüman zihinlerin sınır olgusunu içselleştirmesinden dolayı İslam ümmeti bugün maruz kaldığı çok ciddi saldırılarla baş edememektedir. Mekanın kutsallaştırılması ve etnik bağnazlıklar ümmet havuzunu kirletmiştir.Öyle ki kendi ‘’sınırları’’ dışında meydana gelen hadiseler müslümanın kalbinde artık bir duyarlılık oluşturmamaktadır.Yani Şam’ın,Halep’in,Afganistan’ın üzerine bombaların,yağması sınırlarımız dışında olduğu için, önemsizdir.Çünkü o bombalar bizim üzerimize düşmemektedir.Ulus devlet anlayışının müslüman zihinlerde meydana getirdiği ‘’dumur hali’’nden dolayı bugün ‘’Suriyelilerin Türkiye de ne işi var?Onlara neden bakıyoruz?’’ gibi cümleler kurulabilmektedir.

Mekanın kutsallaştırılması sınırlar dışında meydana gelen acıları sadece medyatik ve görsel bir malzeme haline getirmektedir.Acıların medyatikleştirilmesi/görselleştirilmesi pornografik kültürün yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.En mahrem olanın görselleştirilmesi demek olan pornografi, acılar ve ıstıraplar üzerinden yaygınlaşmaktadır.Acı ve ıstırabın her türlüsü görselleştirilerek/medyatikleştirilerek modern bireyin istifadesine sunulmaktadır.

Modern birey için kendi yaşadığı mekanın dışında meydana gelen olay sanki olmuyormuş veya başka bir gezegende meydana geliyormuş gibi algılanmaktadır. Bu durumun bir sonraki aşaması yaşanan şehrin dışındaki olaylara karşı gösterilen tepki(sizlik)ler şeklinde olacaktır.Zamanla bu tepkisizlik yaşanan mahallelerin ve evlerin dışında meydana gelen olaylarda görülecektir.Modern düşüncenin dayattığı yaşam, kendi dışındaki  olayları algılama ve anlamlandırma noktasında insanın duyargalarını örselemiştir.Modern insana göre bir olay ancak kendi bedenine ve/veya menfaatine halel getiriyorsa kayda değerdir ve karşı çıkılması gerekir.

Modern hayatı içselleştiren müslüman şahsiyet, ma’rufu emretme ve münkerden nefyetme ameliyesini gündeminden çıkarmıştır.

Modern düşüncenin rahminde döllenen ulusçuluk acıyı dahi millileştirmiştir. Ölüm gibi en ciddi olguda bile modern insan etnisite temelli düşünebilmektedir.Kendi etnik,mezhebi,kültürel çıkarlarına zarar gelmediği müddetçe modern insan tavırsızlaşmaktadır.Suriye de yaklaşık üç yıldır devam eden zulüm,katliam ve tecavüzler karşısında dilsizleşenlerin, söz konusu etnisite ve mezhep olduğunda feveran etmesi buna örnektir.

Son yüzyıllık ulus devlet belası müslüman dünyanın hangi olay karşısında nasıl tepki vereceği hususunda küresel sistemin efendilerine ciddi ipuçları vermiştir.Etnik ve mezhebi ayrışmalar coğrafyamızın kalbindeki kıyımları kolaylaştırmaktadır.Etnik ve mezhebi çıkarlar ümmet çıkarının önüne konulmaktadır.Ulusçuluğun nasıl bir faciaya yol açtığını bir yüzyıldır müşahede eden Müslümanlar, hala daha yeni ulus devletçikler peşinde koşmaktadırlar.Ümmetin vahdeti ulusçu çıkarlar ve mezhep holiganizmi dolayısıyla tarumar edilmiştir.

İslam üst kimliğimizdir. Müslüman, rabbimizin Kitab-ı Keriminde en güzel söz/ahsenu qavl olarak tavsif ettiği ismimizdir.İslam ümmeti etnik,mezhebi,kültürel,coğrafi argümanları ayrışma unsuru olarak gördüğü müddetçe küfrün tasallutundan kurtulamayacaktır.Vesselam…

 

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

 

 

 


AddThis
 

Yorum ekle