okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün443
mod_vvisit_counterDün535
mod_vvisit_counterBu hafta2388
mod_vvisit_counterBu ay7187
mod_vvisit_counterHepsi1847967

Derkenar(6)

Ahlak nedir? Sorusuna, Türkiye özelinde, kendisini muhafazakar-mütedeyyin olarak tanımlayan kesimlerin ekserisi ya kadınların açık-saçık giyinmesi ya da cinsellik bağlamında cevap verir. Ki ikisi de aşağı yukarı aynı kapıya çıkar. Bu önermenin tersi de doğrudur. Ahlaki yozlaşma nedir? diye sorsak alacağımız yanıtlar arasında en üst sıraları, kadınların açılıp saçılması ve cinselliğin serbestçe tatmin ediliyor olması işgal eder. Yalan söylemek, iftira atmak, yetim malı yemek, rüşvet, ehliyet ve liyakat yoksunu olmasına rağmen makam kovalamak, verdiği sözde durmamak, kamu malına çöreklenmek, sahih olmayan bilgilerle sevmediği insanları itibarsızlaştırmak gibi gayr-ı ahlaki davranışlar ya akla gelmez ya da son sıralarda yer bulur kendisine. Ulu hocalar/vaizler,toplumun ahlaki yozlaşmasına dikkat çekmek istediklerinde sözü bir şekilde kadınların dış görünüşlerine (etek boyu,makyaj v.b) getirirler.Kadının kurucu/inşa edici toplumsal rolüne dikkat çekerek haklılıklarını da ispat etmeye çalışırlar. Fakat ahlakı tümel olarak değil tikel bağlamda değerlendirerek din dilini sığlaştırdıklarının farkında değillerdir. Sezai Karakoç ulu hocalara hitap ettiği Hızırla Kırk Saat isimli şiirinde “ kardeşim İbrahim bana mermer putları nasıl devireceğimi öğretmişti/ Ama siz…..öğretmediniz” diyecektir haklı olarak. Ahlakı, kadın bedeni ve cinsellik bağlamına hapseden bir din dilinden put kırıcı bir söylem nasıl sadır olsun? Bu parçacı ahlak anlayışı, hayata tevhidi bir perspektiften bakmayı emreden İslam’ın ruhuna da yabancıdır diye düşünüyorum. İslam, hayatı bir bütün olarak kabul ediyor ve muhatabına bu bütüne ilişkin bir ahlaki duruşu öneriyor. Parçalı yaklaşımı reddediyor.

Hayrettin Karaman Hoca hatıratında (II. cilt syf. 243/İz Yay.) İstanbul Fatih’te bir sohbet esnasında merhum Erbakan’la aralarında geçen bir konuşmadan bahseder. Seçim çalışmaları münasebetiyle bir gurup ilahiyatçının katıldığı bu sohbette Erbakan “önümüzdeki seçimlerde Allah(c.c) bana şu kadar milletvekili lütfederse, iktidarımızın ilk altı ayından sonra İstanbul’da ince çorapla gezen kadın göremeyeceksiniz.” der. Yukarıda sözünü ettiğim ahlak anlayışının siyasal alandaki izdüşümü açısından bu beyan önemlidir. Nitekim bu siyasi çizginin farklı tonlarda devamı olanlar da aynı anlayışı sürdürüyorlar. Hem de sadece Türkiye de değil… Merhum Ali Şeriati’nin Hüseyniye’yi İrşad da verdiği derslere mini etekli kızların da katılıyor olması, İran’ın muhafazakar mollalarının Şeriati hakkında ölçüsüz ve iz’ansız yorumlar yapmasına sebep olmuştu.(Türkiye muhafazakarlarının Şeriati hakkında yaptığı yorumların ölçüsüzlüğü ve iz’ansızlığı İranlı mollaları bile geride bırakır…) Bu mollalardan biri olan Ensari Kumi, Şeriati’nin “kadınları evlerinden çıkıp kendilerini, şehvet ve fuhuş batağına atmaya kandırmakla suçluyordu.” Bir konferansından sonra yanına gelerek “Doktor Şeriati, hep İslam’dan bahsediyorsun, ama kızların buraya mini etekle geldiğinin farkında mısın? diye soran bir dinleyicisine bağırarak şöyle der Şeriati “ Niçin böyle saçmalıklardan bahsediyorsun ve onlar mini etek giyiyor olsa bile, sen onlara niye bakıyorsun?”(Bkz. Cihan Aktaş/Ali Şeriati’nin Hayatında, Tefekküründe ve İmgeleminde Kadın/Sempozyum Tebliği/Şeriati Sempozyumu/Fecr Yay./Syf.368)

İslami mücadele tevhidi ve inkılabi doğasından soyutlanarak, kadın bedeni ve cinsellik üzerinden yürüyen kısır bir tartışma bağlamına hapsedildiğinde Müslümanlar hem küre ölçeğinde hem de Türkiye’de “kafası libidosundan başka bir şeye çalışmayan mahluklar” olarak resmediliyor.

Toplumun dindarlığını/ahlakını sadece kadınların giyim-kuşamıyla ölçen yaklaşım biçimlerinin oldukça modern olduğunu, hatta Kemalist perspektiften ilham aldığını düşünüyorum. Nitekim Kemalizm de çağdaş uygarlık kriteri olarak kadının kamusal alanda tesettürsüz görünümüne odaklanmıştı. Muhafazakarlık bunun tam tersini yaparak, aralarındaki farkın sadece görüntüden(imajdan) ibaret olduğunu tasdik etmiş oldu. Farkın bu kadar az olması Muhafazakar-Kemalizmin Türkiye’nin yeni politik dili olarak tebarüz etmesinde etkili oldu. Halbuki sahih bir duruşun temsilcisi olmanın yolu, Aziz İslam’ın ahlak öğretisine bir bütün olarak teslim olmaktan geçiyor. Bu öğretinin alamet-i farikası ise eminliktir…

03/05/2020

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız


AddThis