okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün100
mod_vvisit_counterDün867
mod_vvisit_counterBu hafta2140
mod_vvisit_counterBu ay12371
mod_vvisit_counterHepsi1839380

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği Öğretmenlik Kariyer Basamağı Sınavlarının İptali İçin Bildiri Yayınladı

               

Mayıs ayında resmî gazetede yayımlanan ve bir müjde olarak sunulan “Aday Öğretmenlik ve Kariyer Basamakları Yönetmeliği” maalesef biz eğitimcileri hayal kırıklığına uğratmıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile bir kez daha dağ fare doğurmuştur.

“Uzmanlık” ve “başöğretmenlik” sınavları, hem usulü ve içeriği hem de sebep olduğu kargaşa cihetinden, bir ülkenin bugününü ve yarınını etkileme gücü bakımından (meslekler arasında) ilk sırada yer alan öğretmenliğin izzetinin/vakarının/ itibarının ayaklar altına alınmasına sebep olmuştur.

 

Öğretmenlik mesleğini daha da itibarsızlaştırmak

 

Kariyer sınav(lar)ını "para getirisi" bağlamında sunmak ise tam bir gaflettir. Öğretmenlik gibi asil bir mesleği böylesine süfli bir emelin payandası yapmak katmerli bir hamakat örneğidir. Öğretmenlik, bordro ve mevzuat sınırlarına hapsedilemeyecek kadar ulvidir. Bunun farkında olmayanlardan ülkemize ve insanlığa zerre kadar hayır gelmez. Bu ülkeyi epistemolojik emperyalizmin prangalarından kurtarmak istiyorsak,öğretmenliğin kıymetini takdir etmek zorundayız.

 

Kariyer sınavında sınıfta kalmak

 

Çoğunluğu kendi branşlarıyla alakası olmayan teorik konulardan sınava tabi tutulacak öğretmenlerden sınavı geçemeyenler, ertesi gün gazetelerin manşetlerini süsleyeceklerdir:

“Öğretmenler sınıfta kaldı!

“Bunlar mı çocuklarımızı eğitecek”

Böylece ülke olarak eğitimdeki başarısızlığımızın sebebi de bulunmuş olacak! Öğretmenler sosyal medya mecralarında alay konusu olacak. Veliler, uzman olmayan öğretmenlerden çocuklarını kurtarmanın derdine düşecek.

Elbette ki öğretmenler nitelikli olmalıdır. Ancak bunun yolu mesleğini icra ederken kariyer sınav(lar)ı yapmak değildir. Eğitim fakültelerine öğrenci kabul süreci de dahil olmak üzere çok yönlü, uzun erimli ve sistematik bir çabayı göze almak gerekir.

 

Rakamlara takla attırarak günü kurtarma eğilimi

 

Öğretmenliğin kariyer basamaklarını ve bu basamakların nasıl çıkılacağını belirlerken (yani usul ortaya koyarken) evvela bu mesleğin niteliksel mahiyetinin farkında olmak lazım gelir. Niteliksel olanı nicelikten medet umarak ölçmek mümkün değildir. Eğitim-öğretim süreçlerini istatistiki veri depolama bağlamına hapseden teknokrat zekâ, ne yazık ki, keyfiyet-kemmiyet farkından haberdar değil.

Şüphesiz ki, rakamlara her türlü yalanı söyletmek mümkündür. İstatistik, bilimsel yalan söylemek amacıyla icat edilmiş bir disiplindir. İstatistiğin bir tür büyücülük olduğunu en iyi okul idarecileri bilir. Şimdi bir büyücülük te kariyer basamaklarıyla ilgili yapılıyor. Şu kadar saat video izleyerek ya da “çevrimiçi” kalarak nitelik kazanımı hedefleniyor. Rakamlara takla attırma kabiliyetleri (yani büyücülükleri) sayesinde koltuk sahibi olan bürokratlar, bu veriler ışığında Türkiye’nin eğitim-öğretim kalitesinin arttığını zannediyor.

Uzmanlık-başöğretmenlik payesi için öğretmenlere Türkiye’nin gerçekliğiyle bağdaşmayan ithal metin tercümelerinden oluşan videolar izletiliyor. Bakanlığa bağlı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü’nün “öğretmen yeterliliğinin belirlenmesi” hakkında oluşturulan çerçeve metnin nasıl hazırlandığıyla ilgili verdiği bilgiye bakıldığında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Avrupa Konseyi, OECD, UNESCO, Dünya Bankası, ILO gibi kuruluşlar ile ABD, Fransa, Finlandiya, Singapur, Avustralya, Kanada, Hong Kong gibi ülkelerle iş birliği yaparak öğretmen yeterliliğinin çerçeve metni oluşturulmuş. Demek ki okullarımızda görevlendireceğimiz öğretmen(ler)in yeterliliğini bile kendimiz belirleyemiyoruz. Şaşırdık mı? Elbette ki hayır. Anaokulundan üniversiteye kadar çocuklarının-gençlerinin zihinlerini/kalplerini burjuva protestan kültür kodlarından esinlenen bilgiyle dolduran bir ülkede yaşıyoruz. Bütün bir eğitim-öğretim hayatımız “epistemik şiddetin” izlerini taşıyor. Bu durumda uzmanlık-başöğretmenlik kriterlerinin de ithal olduğunu ve sadece bu nedenden dolayı bile reddedilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

 

Yaparak-yaşayarak öğrenme ilkesi nerede?

 

Öğretmenlerin kariyer basamaklarını nasıl çıkacağıyla ilgili onlarca bakanlık bürokratının bulduğu çözüme bakar mısınız? Video izle, ardından çoktan seçmeli sınava gir… Kaldı ki bu sınav “öğretmenliğin kalitesini” ölçmüyor. Edilgin pozisyondaki öğretmene aktarılan (ve elbette ki yorumlanmış) bilginin “kalıcılığını ölçüyor”. Yani üretkenliğe değil pasifliğe yöneltiyor. Öğretmene “kayıt cihazı” muamelesi yapıyor. Mesleki tecrübesine zerre kadar kıymet vermiyor. “Senin ne yaşadığın değil benim sana aktardığımı anlayıp anlamadığın önemlidir” mesajını veriyor. Eğitim-öğretimin sıcak, canlı, cana yakın doğasını aşındırıyor. Yerine soğuk ve mekanik bir süreç öneriyor… Üstenci, buyurgan, elitist, merkeziyetçi bir Ankara havasını teneffüs ettiriyor… Sahadan haberi olmayan ama sahanın her zerresine nüfuz etmek isteyen bürokratik bir körlüktür şahit olduğumuz…

 

ÖBA videoları internet israfından başka bir şey değil!

 

İlgili yönetmelik, sınavdan önce (18 Temmuz- 5 Eylül tarihleri arasında) ÖBA üzerinden, uzman öğretmenlik için 180, başöğretmenlik için 240 video izlemeyi içeriyor. Öğretmenlerin ekserisi bu videoları izlemiyor. Ya da “boşluğa izletiyor”. Yani “mış gibi” yapıyor. Bütün işlerimizde olduğu gibi… Çünkü öğretmenler, yapılan uygulamanın formalite olduğunu düşünüyor, kendisine değer katacağına inanmıyor.

İçine düştüğümüz duruma bakar mısınız? “Yükseltmek” için yaptığınız çalışma/ attığınız adım daha baştan “sahtekarlık” üretiyor. İşin daha garip tarafı ise, herkesin bu durumun farkında olması.Anlıyoruz ki, zincirleme bir sahtekârlık söz konusu… Kimsenin karşısındakini ikaz edecek, ona doğruyu hatırlatacak yüzü kalmamış. Çünkü kendisi de aynı çirkefliğin içinde… Tarihin seyrini, ülkelerin kaderini değiştirme gücü olan öğretmenlik mesleğini böylesi bir sahtekârlığa alet edenler, bu ülkenin hayrını düşünüyor olamaz. Zaten her geçen gün büyüyen kültürel, entelektüel kuraklık iklimi, öğretmenliğin uğradığı bu ağır saldırılar nedeniyle daha da büyüyecek gibi görünüyor…

 

Kariyer basamaklarında tek ölçüt tecrübe olmalıdır.

 

Sınav, akademik bilgiyi ölçer. Oysa öğretmenlik sadece bilmeyi değil, bildiğini muhatabının idrak düzeyine göre aktarmayı da bilmektir. Bu ise tecrübeden bağımsız değildir. Kariyer basamaklarını planlayan teknokrat zekâdan tecrübenin ehemmiyetini takdir etmesini beklemek (elbette ki) boşunadır. Lakin hiç olmazsa şu soruya yanıt arasaydılar ; "lokantaya bulaşıkçı alınacağı zaman bile " tecrübe" aranırken, ülkenin kaderini etkileyen öğretmenlik mesleğinde kariyer sahibi olmak için tecrübenin niçin zerre kadar kıymeti yok? Bu mesleğin bulaşıkçılık kadar değeri yok mu?

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği olarak öğretmenlik kariyer basamağı sınavlarının iptal edilmesini; tecrübeyi esas alan, hakkaniyete uygun,niteliğin egemenliğini önemseyen, öğretmenlik mesleğinin vakar ve itibarına gölge düşürmeyecek,Türkiye gerçekliğiyle mütenasip yeni bir planlamanın yapılmasını istiyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği


AddThis