okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün843
mod_vvisit_counterDün527
mod_vvisit_counterBu hafta2016
mod_vvisit_counterBu ay12247
mod_vvisit_counterHepsi1839256

Diriliş Muştusu (Sezai Karakoç)

İlk baskısı 1980 yılında yapılmış olan bu kitap, Sezai KARAKOÇ’un 1976 ve 1978 tarihleri arasında Diriliş Pazartesi-Perşembe Günlüğü’nde “Diriliş Muştusu” başlığıyla yayınlanan ve Ekim 1979-Eylül 1980 tarihleri arasında Diriliş Dergisi’nde çıkan yazıların terkibiyle oluşmuştur.

 

Sezai KARAKOÇ, öncelikli olarak gerçekleştirilmesi gereken bir diriliş eyleminden bahsediyor. Bu diriliş eylemini gerçekleştirecek olan kişileri de diriliş eri olarak tavsif ediyor. Üstada göre; diriliş eylemini gerçekleştirmesi gereken diriliş erleri tek başlarına kalsalar dahi asla yılmayacak, dünyayı kaplasalar dahi eylemlerinde en ufak bir gevşeme göstermeyeceklerdir. Diriliş erleri temkinli olarak, şamata ve patırtılara kulak asmadan, asla gerilemeden, yavaş fakat güvenilir adımlarla diriliş eylemini gerçekleştirmelidir.

 

Üstat; seküler, kapitalist ve materyalist anlayışın tahakkümünde bulunan çağımız insanının kurtuluşunun, ancak kendini tutsak etmeye çalışan barikatları yıkacak ve zincirleri kıracak bir direniş eylemi göstermesiyle mümkün olacağını, bu direnişin de büyük çalışmalar istediğinin unutulmaması gerektiğini söylüyor Muhakkak ki büyük çalışmalar için ciddi ve büyük planlar gereklidir.

 

 Üstada göre; büyük çalışmalara talip olan diriliş erleri hangi şartta olursa olsun özgür olduğunu söylemelidir. Özgürleşmek için sermayenin, eşyanın, malın, paranın, putların kölesi olmaktan kurtulup, onları da özgürleştirmeyi düşünmelidir. Tarihe baktığımızda insanın özgürlük mücadelesinin, peygamberlerin öncülüğünde süreklilik arz ettiğini görmekteyiz. Ama ne yazık ki günümüz insanı özgürlük olarak addettiği birçok şeyin tutsağı olmuş durumdadır. Üstat günümüzde insanları özgürleştireceğini söyleyen ideoloji ve akımlarca  (komünizmin yönetim ve partiye tutsak edip boyunduruğu altına sokmakla, kapitalizmin ise özgürlük, serbestlik adı altında) yok edilen özgürlüğün, ancak diriliş ruhuyla gerçekleşeceğini söylüyor.

 

Üstat, diriliş erinin yabana karşı tam özgürlük ve bağımsızlığı; içe, öze doğru teslim oluş üslubunu benimsemesi gerektiğini söylemektedir. Tutkularının esiri olanların, tutsaklığı özgürlük olarak algıladığını ve bu esaret anlayışının nesilden nesile geçtiğini; bu esaretten kurtulmak için Allah sevgisinin, daha önce temelinde bulundurduğu bütün sevgi, şüphe ve vehimlerden arındırılmış ruhlara yerleşmesi gerektiğini beyan ediyor.

 

Üstat, diriliş erlerinin kendi kavramlarını kullanması ve kullandığı kavramların arkasında durması gerekliliğinin önemine vurgu yapmaktadır. Günümüze bu zaviyeden bakıldığında, kavramlarımızın kasıtlı olarak içlerinin boşaltıldığını, bizlere yabancılaştırıldığını ve tamamen literatürümüzden kaldırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Onun için kavramlarımız ivedi olarak asıl anlamlarına irca edilmelidir.

 

            Ahiret gerçekliği, seküler telakkiyle yaşayan günümüz insanı için çok fazla önem arz etmemektedir. Bu telakki, mutsuzluğu ve doyumsuzluğu da beraberinde getirmektedir. Asıl mekanını unutan insanlık, geçici mekanı asıl mekan ittihaz etmektedir. Bu yanılgı içinde insanlık ne kadar mutlu olabilir ki?  Üstada göre; insan  bu dünyayı öteki dünyadan haberdar etmeli ve cennete uzatmalıdır. Bu dünyadayken bile ahiretin öz yurdumuz olduğunu unutmamalı ve dünyayı ona göre imar etmelidir. Zaman, ölüm ve diriliş kavramları üzerinde uzun uzun tefekkür etmeli, ruhumuzun ahirete açılan namaz, oruç ve hac gibi manevi pencerelerini devamlı açık tutmalıdır.

 

Üstad diyor ki; dirilişi gerçekleştirecek diriliş erleri, “ben”den vazgeçip diriliş ödevi için yaşamalı, daha doğrusu ödevini yaşamalı, ölümüyle ödevini bitirmelidir. Diriliş eri,  kendi ışığını diğerlerinin ışığına katarak odayı aydınlatan, eriyen yanına bakmadan ışığına ve öbür ışıklarla oluşturduğu aydınlığa bakan bir muma benzetilmektedir.  Diriliş erleri mizaçlarını bu anlayışı gerçekleştirecek şekilde müminleştirmeli, beden ve fizikten gelen mizaç coşkusunu denetlemelidir. Çünkü mizaç aşırılıkları ve taşkınlıkları büyük bunalım ve sarsılmalara sebep olmaktadır. Mizaçlar da ancak ve ancak Kur’an ahlakıyla, Peygamber (as) ahlakıyla ahlaklanarak müminleşir. Bu ahlaka sahip olmak için de Kur’an ile olan irtibatımız diri tutulmalı.

 

Üstat, değer ortaya koymaktan çok eleştiri hastalığına yakalanan eleştiri hastalarına, sağlıklı eleştiri yapmalarını öneriyor. Sağlıklı eleştiriyi de; öncelikli olarak değer ortaya koyarak yürüyen, değer ortaya koymayı hedef alan eleştiri olarak nitelendiriyor. Değer ortaya koyma amacı taşımayan eleştirilerin sonunda anarşi ve kaosa sebep olacağını söylüyor.  Anarşi ve kaosa sebep olacak eleştirilere karşı da teyakkuz halinde olmamızı salık veriyor.

 

Üstadın mülk ile ilgili değerlendirmesinin de üzerinde dikkatle durulmalı. Ona göre diriliş erleri mülkiyeti tanımaktan korkmazlar. Mülkiyeti başkaları için isterler ve kendi mülklerinden, kendilerinden çok başkaları yararlandığı ölçüde sevinirler. Alın teri ile gelmeyen her nesneden şüphelenirler. Benlik sanrılarını bedenlerin alın teri ve ruhların çile teri dökmesiyle dışarı atarlar. Helal-haram kazanç ayrımına gösterilen önemin her geçen gün daha da azalması, üstadın sözlerinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu ortaya koyuyor. 

           

            Üstat, insanlık tarihinin büyük değişim dönemlerinin üç periyotlu bir gelişme gösterdiğini söylüyor ve bu üç periyodu şöyle izah ediyor:

  1. Periyot: Katı Dönem ve Donma Dönemi
  2. Periyot: Bunalım Dönemi
  3. Periyot: Diriliş Dönemi

 

Yukarıdaki tablo zamanımızda da geçerliliğini korumaktadır. Üstat, insanlık bunalım döneminin sonunu ve diriliş döneminin başlangıcını yaşamaktadır diyerek, dirilişin uzak olmayan bir zaman diliminde gerçekleşeceğine dair çıkarımda bulunuyor. Bugün dünyamızda yaşanan olaylara baktığımızda buhran içerisindeki insanların kendilerini bu buhrana sürükleyenlere karşı bir direniş içerisinde olduklarını müşahede ediyoruz. Temennimiz gösterilen direnişin,  direnişte bulunanları, dirilişe götürmesidir.

 

Dirilişin gerçekleşmesi için diriliş erlerine ihtiyaç vardır. Üstadın da dediği gibi, ruhlarını Allah’ın (c.c.) kitabı ve Peygamber’in (s.a.v.) sünnetiyle ihya edecek, diriliş erlerine.

 

 

Engin ATAMAN


 


AddThis
 

Yorum ekle