okumali

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün292
mod_vvisit_counterDün867
mod_vvisit_counterBu hafta2332
mod_vvisit_counterBu ay12563
mod_vvisit_counterHepsi1839572

Şahsiyet Terbiyesi ve Din Eğitimi

 

Tanımlanması en zor varlık herhalde insandır. Tarih boyunca alimler/filozoflar/mütefekkirler hep insanı daha doğru tanımlamanın çabası içinde olmuşlardır dersek abartmış olmayız. Çünkü fikriyatınızı insanı tanımlama şeklinize göre inşa edersiniz. Eğer insan hakkında kısır/güdük/şumulsüz bir tanımlama yaparsanız ,fikriyatınızda o ölçüde kısır kalacaktır.

Kainatta şuurlu tek varlık insan olduğuna göre, ortaya konulacak düşüncenin öncelikle insanı muhatap alması veya insan tarafından muhatap alınması gerekmektedir.İnsanı tanımlarken kimileri onu konuşan hayvan,kimileri eşya yapabilen hayvan, kimileri ise tabiattaki determinizmin edilgen bir üyesi şeklinde tanımlamıştır.Aslında insanı bütün yönleriyle tanıyabilmek bir başka insan tarafından mümkün değil hatta imkansızdır.Çünkü her insan biriciktir.Bu anlamda Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında hayatını idame ettiren bir insan ile mega kentlerde yaşayan insan arasında beşeri özellikler açısından hiçbir fark yoktur.

 

 


Kur’an insanın eşrefi mahlukat olarak yaratıldığını ve fakat daha sonra aşağıların aşağısına-kendi yapıp etmeleri yüzünden-indiğini beyan eder.İnsanı en iyi şüphesiz ki onu yaratan tanır .Dolayısıyla yaratıcının sözü olan kitaba kayıtsız ve şartsız güvenmek zorundayız.Değerlendirmesini/özetini yapacağımız ‘Şahsiyet Terbiyesi ve Din Eğitimi’adlı eser İslam nokta-i nazarından insanı tanımlamaya gayret eden özelliği ile temayüz etmiş bir eserdir.

 

Kitap üç bölümden müteşekkildir..Birinci bölümde Şahsiyet ve Terbiye kavramları etraflı olarak incelenmiş, ağırlıklı olarak batılı filozofların/pisikologların kanaatlerine yer verilmiştir.Şahsiyetin psikolojik altyapısı,kültürle olan ilişkisi,soyaçekim ve çevreyle alakası ve tarifleri;karakter terbiyesi ve nasıllığı,karakter formasyonunun gerekliliği ,karakter eğitimi gibi başlıklar birinci bölümün önemli satır başları olarak değerlendirilebilir.Davranışın tahlili ile ilgili olarak ta fiziki güdüler ,muhtariyet(seçme),gayri şuuri motivasyon gibi başlıklar zikredilebilir.Şahsiyet teorileri ortaya konurken Jung,Adler,From,Horney,Moslov ve Allport gibi psikologların fikirlerinden istifade edilmiştir.

İkinci bölüm din eğitiminde şahsiyet terbiyesi başlığıyla karşımıza çıkmaktadır..İnsanın sorumluğu alt başlığında Kur’an-ı Kerim’de ‘insana ancak çalıştığının karşılığı vardır’(Necm suresi) ve ‘biz emaneti göklere ,yere ve dağlara sundukta onlar yüklenmekten kaçındılar.Onu insan yüklendi.Çünkü o pek cahil ve çok zalimdir’(ahzab suresi) ayetleri çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak sorumluluğun önemine işaret edilmiştir.İslamda şahsiyet terbiyesinin Allah ve Rasulü tarafından yapılabileceği üzerinde durularak özellikle örneklik hususunda Rasul (a.s)’ün çok önemli bir misyon yüklendiğine işaret edilmiştir.Şahsiyet alanında çalışmalar yapmış İslam mütefekkirlerinin eserleri hakkında da kısaca bilgi verilmektedir.Özellikle Gazali,Muhasibi,Maverdi,Ebu talip el-Mekki gibi alim/mütefekkir şahsiyetlerin çalışmaları zikredilmiştir.İslamın şahsiyet terbiyesinde esas aldığı temel kavramlar zikredilerek özellikle nefis kavramı etraflıca açıklanmıştır.Şems suresinde belirtilen ‘nefsini temizleyen/arındıran kurtulmuştur,kirleten ise hüsrandadır ‘ayeti kerimesi muvacehesinde terbiyenin en öncelikli olarak buradan başlaması gerektiği ifade edilmiştir.Kur’an-ın nefsin mertebelerini  üçe ayırdığı belirttiği beyan edilerek bunlar;



a)nefsi emmare (kötülüğü emreden nefis)

b)nefsi levvame (kendini kınayan nefis)

c)nefsi mutmainne (tatmin  olmuş/huzur bulmuş nefis)

olarak belirtilmiştir.
                        
Nefsin tezkiye edilmemesi onun, sahibini  sürekli kötülüklere sevk edeceği gerçeğini ifade eder.Tezkiyeye başlamak için kişinin öncelikle nefsini iyi tanıması,onun güçlü ve zayıf yönlerini iyi etüt etmesi ve ona karşı nasıl bir mukavemet hattı oluşturacağının idrakinde olması gerekir.İşte tam burada nusret-i ilahi kişinin yardımına ulaşır.Çünkü yukarıda da belirtildiği üzere kişiyi en iyi rabbi tanır.Dolayısıyla Rabbin rehberliği olmadan, nefsi yine Rabbin rızasına uygun olarak terbiye etmek imkansızdır.Burada terbiye etme ifadesine özellikle dikkat çekmek isteriz.Çünkü dinin bizden istediği nefsi öldürmek,ondaki temayülleri ortadan kaldırmak değil onu tezkiye etmek ,arındırmaktır.Nitekim sahabelerden bazılarının Rasul (a.s.)’ ün ibadet hayatını öğrendikten sonra, kendi hallerini küçümseyip muttaki olma adına; kiminin her gün oruç tutacağını ,kiminin kendini hadım ettireceği, kiminin de geceleri hiç uyumadan namaz kılacağını söylemesi ve bu söylemin Rasul(a.s) tarafından duyulması üzerine Nebi-yi Zişan(a.s)’ın ‘Sizin en hayırlınız benim.Nitekim ben bazen oruç tutar bazen iftar ederim,evlenirim, geceleri de  hem uyur hem de ibadet ederim .Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir ifadesi’  islamda nefsi öldürmenin tavsiye/emir edilmediğinin, arzu edilenin nefisle kavga ederek onun şiddetli arzu ve isteklerini aklın ve ruhun denetimine vermek olduğu gerçeğini bize göstermektedir.


Kitabın son bölümü olan üçüncü bölümde artık terbiyenin ‘ne’liği ve ‘nasıl’lığı hususu daha çok ön plana çıkmaktadır.Yazar kitabın genelinde olduğu gibi bu bölümde de Gazali’nin terbiye metodu ekseninde bir çözüm önermektedir.Özellikle nefis terbiyesi ön plana çıkarılmakta ve imanın makarrı olan kalbin ahvali/durumu ile ilgili Gazali’den mülhem tespitler yapılmaktadır.Gazali’nin şahsiyeti tanımlarken rabbaniyet(tanrısallık),şeytaniyet,sabuiyet(tahripkarlık) ve behimiyet(hayvanlık) unsurlarından bir terkip olduğunu ifade etmesi ve eğer  aslını Rabbani bir asıldan alan  aklın ve basiret nurunun hakimiyeti zevale uğrarsa, kalp şehvetlere kulluk etmek zorunda kalır ki insanların çoğu da bu haldedir tespiti özellikle dikkate şayandır.Bu durum aslında her dönemde gerçekliğini farklı tezahürleriyle muhafaza etmektedir.İnsanların yaşam tarzları ve refaha ulaşma kolaylığı  ,eğer ki ciddi bir nefis tezkiyesi gerçekleşmemişse, zihin dünyalarını şekillendiren unsurların behimileşmesini sağlayacak ve kalplerin kararmasına/duyarsızlaşmasına  ve hakikate karşı biganeleşmesine sebep olacaktır.Tam bu noktada içinde yaşadığımız toplumun genel özelliklerine bu veçheden bakmada yarar olduğu kanısındayız.Ayartıcılığın her şekliyle ve her türlü kurnazlıkla müesseseleştiği bir durumla karşı karşıya bulunmaktayız.Yaşam tarzımızın Müslüman bir şahsiyetin yaşam tarzına benzediğini iddia etmek gün geçtikçe zorlaşmakta.Artık paket yaşam tarzları ve renksiz bir hayat algısı hakim zihinlerde. Küreselleşme bahanesiyle  tüm farklılıklar törpülenmiş  ve zihinler tektip yaşam tarzına alıştırılmış durumda.Farklılıkların en temel öznesi olan din nesneleştirilerek sadece belli bazı ritüellerden ibaret edilgen ve hayatın dışında bir unsur olarak telakki edilmekte. Küresel mekanizmanın dayattığı yaşam tarzının dışında bir tarz benimsemek ,terörist/marjinal/aşırılık yanlısı etiketlerini yemek için yeterli bir sebep.

 

Bu kuşatılmışlık ve dayatılmışlık karşısında Müslüman şahsiyetin kendini gerçekleştirebilmesinin yolu,  öncelikle bir reddediş tavrı geliştirmekten geçer.Bunun yolu da; azmanlaştırılmaya çalışılan ,nefsinin kölesi haline getirilen,yaşamanın gayesini haz ve hız olarak gören,Kur’an-ın ifadesiyle nefsini ilahlaştıran modern çağın karşısına kendi değerleriyle çıkmaktır.Bu zor fakat bir o kadarda soylu bir eylemdir.Bu yolun taliplileri tarihi tecrübenin bize gösterdiği kadarıyla az olacaktır.Ancak unutmamak gerekir ki kitleler değerlerine samimice inananları takip ederler.


Sonuç olarak denebilir ki, kitap genel anlamıyla Müslüman şahsiyetin kendini gerçekleştirme sürecinde yapması gereken eylemlerin özellikle Gazali ekseninde neler olduğunu ortaya koymaya çalışmış akademik bir çalışmadır.Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi içinde yaşadığımız zaman diliminde de Kur’an ahlakını kuşanan nesil/ler yetişmeden toplumlarda sahih/gerçek dönüşümlerin gerçekleşmesi hayaldir.Vesselam.

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız       
 

 


AddThis
 

Yorum ekle