Hamaney'e ve Nasrallah'a Açık Mektup-III

Muhterem Önderler; 

Suriye’nin İslami direniş hattını temsil ettiği ve bu nedenle küresel emperyalistler tarafından bertaraf edilmeye çalışıldığı argümanına sığınarak kendinizi direnişçi ve ümmetin maslahatını gözetenler olarak göstermeye çabalıyorsunuz.Sizlerin bu argümanına göre Suriye, İsrail karşıtı cephenin en önemli ayağı ve özellikle İsrail’in güvenliğinin sağlanması için bu cephenin ortadan kaldırılması gerekiyor.Ve yine sizlerin iddia ettiğine göre küresel emperyalizm Suriye’yi bertaraf etmeyi yıllar öncesinden planlamıştı ve şimdi o planını icra ediyor.

Tunus,Libya,Mısır,Bahreyn ve Yemende hiçbir şekilde dillendirmediğiniz bu iddia ne oldu da Suriye söz konusu olduğunda birden dillendirilmeye başlandı.Küresel emperyalizm yukarıda adı geçen ülkelerde İslamcı hereketlerin güçlenmesine rıza gösterdi de bir tek Suriye’nin düşmesini mi arzuluyor?Destekçisi olduğunuz Eset 1967 işgalinden sonra kaybedilen Golan tepelerinden şimdiye kadar İsrail’e kaç kurşun attı?Sizlerin şuanda gitmemesi için canla başla desteklediğiniz Esat’a karşı direnenler Esat’tan daha mı az İsrail karşıtı?Müslüman Kardeşlerin Filistin deki uzantısı olan Hamas hareketini İsrail karşısında desteklerken, aynı Müslüman Kardeşlerin Suriye deki kolunun üzerine bombaların yağdırılmasına nasıl rıza gösteriyorsunuz?Yoksa Suriye deki Müslüman Kardeşler hareketi emperyalistlerin tarafında mı?

Muhterem Önderler;

Şunu açıkça bilmeniz gerekir ki İsrail ve küresel emperyalizm karşısındaki duruşunuz samimi ise Tunus,Libya,Mısır,Yemen ve Bahreyn de desteklediğiniz bu başkaldırı hareketlerini Suriye de de desteklemeniz gerekmektedir.Şayet desteklemezseniz-ki tam tersine ezmeye çalışıyorsunuz-Kudüs’ün hamisi olma iddianız,ABD ve İsrail karşıtlığı iddianız tamamen asılsız kalacaktır.Çünkü İsrail karşıtı olduğunu iddia ettiğiniz Suriye deki mevcut Baas diktatörlüğünün gitmesini ne İsrail ne de ABD istiyor.Her ikisi de Suriye de iktidar olması çok güçlü bir ihtimal olan İslamcı damardan çekincelerini her fırsatta dile getiriyorlar.Eğer iddia ettiğiniz gibi muhalifler ABD ve diğer batılı ülkeler tarafından destekleniyor olsaydı Eset orada 2,5 yıl değil 2,5 saat bile kalamazdı.Bunun yakın örnekliği için Afganistan’a bakmak yeterlidir.Afganistan da ABD nin özellikle hava savunma amacıyla verdiği destek SSCB’nin hezimetine zemin hazırlamıştı.Şuan da Suriye’de Eset’in muhalifler üzerinde hava saldırıları haricinde bir üstünlüğü kalmamıştır.Muhaliflerin elinde bu hava üstünlüğünü kıracak silahlar olması durumunda Eset’in gitmesi an meselesidir.Eğer bir yardımdan söz edilecekse gerek ABD ve gerekse İsrail ve diğer batılı Emperyalistlerin Eset’e yaptığı yardımdan bahsedilebilir.Küresel Emperyalizm Eset’in Suriye deki İslamcı damarın kökünü kurutmasına fırsat vermek ve yeni kurulacak Suriye de seküler,liberal ve demokratların rol almasını sağlamak için yapılan katliamları görmezden gelerek Eset’e en büyük yardımı yapıyor.Hem nasıl oluyor da muhalifleri ABD destekli olmakla itham edip Rusya ve Çin ile koyun koyuna olabiliyorsunuz?Yoksa Rusya ve Çin emperyalist değil mi?Eğer bundan şüpheniz varsa Rusya’nın Çeçenistan da ve Çin’in Uygur Özerk Bölgesinde/Doğu Türkistan da yaptıklarına bir göz atın isterseniz.Suriye deki muhaliflerin ABD ve batı tarafından silahlandırıldığını iddia eden sizler ,İran-Irak savaşında, Şah döneminde tepeden tırnağa yenilenen savunma sanayinin savaşta tahrip olan yedek parça ihtiyaçlarını dolaylı yollardan İsrail üzerinden temin etmediniz mi?Ve bugün kontrolünüz altındaki Hürmüz Boğazı’nda aslan payını kimler götürüyor?

Irakta işgal başladığından beri emperyalist olarak yaftaladığınız ABD ile işbirliği yaparak işgale yardımcı olmadınız mı? Mukteda Sadr gibi direniş yanlısı grupları Ayetullahlık vasfınızı kullanarak Sistani üzerinden nasıl uysallaştırdığınıza şahidiz.Zarkavi gibi basiretsizlerin karşısında Bedir Tugayları ve Mehdi Ordusu kurulmasına sessiz kalarak ve/veya zımnen onaylayarak ABD’nin işgal boyunca katlettiğinden daha fazla müslümanın mezhebi argümanlarla katledilmesine ve acısı yıllarca yüreklerde kalacak düşmanlıkların oluşmasına,Irakta iktidarın elinize geçmesi karşılığında, ya sessiz kaldınız ya da zımnen onayladınız.Ve ne hazindir ki Saddam zulmünden kurtulan Irak yeni bir zulümle, mezhep zulmüyle, karşı karşıya bulunmaktadır.Ve yine ne hazindir ki bugün Suriye direnişini bastırmak için Irak hükümeti ,sırf zat-ı alilerinizin iradesi bu yönde olduğu için ve mezhebi argümanlarla ,Baasçı Suriye hükümetine destek vermektedirler.Düne kadar Saddam zulmü altında inleyen Iraklı Şiiler ,İbn-i Haldun’un mağluplar galipleri taklit eder düsturunca , aynı zulmün Suriye ayağındaki kardeşlerini ezmek için devlet desteği veriyorlar.

Muhterem Önderler;

İran devriminin bizlerde oluşturduğu heyecan duygusunu ve Lübnan Hizbullahı’nın,özellikle 2006 da ki savaşta,İsrail karşısında gösterdiği şanlı mukavemet sonucunda bizlerde oluşan muhabbet duygusunu ABD ve avanesi milyarlarca dolar harcasaydı gideremezdi.Fakat sizler Suriye özelinde yaklaşık 2,5 yıldır ve hassaten son birkaç aydır takındığınız tavırla bizlerin ve bütün bir Sünni dünyanın sizlere karşı olan bütün muhabbetini sıfırladınız.Bizler size muhabbet beslerken Allah ta şahittir ki ne mezhebi argümanlarla,ne etnik argümanlarla ve ne de coğrafi ve kültürel argümanlarla hareket etmedik.Bizler sizi sırf müslüman kimliğinizden ve direnişçi kimliğinizden ötürü ve Allah için sevdik.Ancak siz bu zulmün karşısında olacağınıza mezhebi ve reel politik/stratejik argümanlarla hareket ederek fasıklığı,facirliği,münkirliği ve müstekbirliği tescilli bir bağiyi destekliyor ve Suriye de türbedarlık yarışına giriyorsunuz.Bizdeki türbedarlara ne kadar da benziyorsunuz.Vaktiyle İsrail karşısında gösterdiği izzetli direnişle gönüllerimize taht kuran Hizbullah-Graham Fuller’in ‘’Proxy/vekil’’ teorisini haklı çıkarırcasına- Kusayr’da Baas askerleriyle birlikte müslüman kardeşlerini katlediyor.

Bugün Suriye de yüz binden fazla insan katledilmiş ve milyona varan sayıda muhacir Suriyeli çevre ülkelere hicret etmek zorunda kalmıştır.Batıcı ve Amerikancı olmakla suçladığınız Türkiye bu kardeşlerimize kapılarını açmış ve yaklaşık üç yüz bin kadar Suriyeli muhacir kardeşimize karınca kararınca yardım etmeye çalışmaktadır.Ancak son yaşanan Reyhanlı saldırısında da görüldüğü üzere Türkiye’ye kardeşlerine verdiği desteğin bedeli ödettirilmek isteniyor.Destek verdiğiniz Eset’in Türkiye deki uzantıları bu bedelin ödettirilmesinde önemli bir işlev görüyor.Gördüğümüz kadarıyla,inşallah yanılırız,İran Türkiye içerisinde ki sol/alevi yapılanmaları kullanarak uzun vadede Türkiye’yi dize getirme çabası içerisine girmiş durumda.Vaktiyle PKK üzerinden yaptığı baskıyı şimdi ise mezhebi yakınlık enstrümanlarını kullanarak sol/alevi yapılanmalarla icra etmeye çabalıyor.Basiret bağlanması bu olsa gerek.Halbuki Türkiye BM de İran’ın nükleer silah elde etmesinin engellenmesi tasarısı oylandığında Brezilya ile beraber, ABD ye rağmen, hayır oyu vererek İran’ın yanında yer almıştı.

VE SON SÖZ KUM ULEMASINA

Ey Kum Uleması!

Biliyorsunuz ki Alimler nebilerin varisleridirler.

Ve yine biliyorsunuz ki alimin ölümü alemin ölümü gibidir.

Ve yakinen bilmektesiniz ki alimin mürekkebi şehidin kanından daha yücedir. Çünkü alim şehid/şahid olacak bilinci inşa eder.Alimin cehtiyle müminlerin şehadet bilinci kavileşir ve ölüm tebessüm edilerek karşılanan bir sevgili olur.

Ey Kum Uleması!

Bunca zulüm,bunca tuğyan,bunca zillet,bunca basiretsizlik ve bunca ayartılmışlıklar karşısında neden konuşmuyorsunuz?Devletinizin reel politik ve stratejik çıkarlar adına attığı adımların ümmet içerisinde tafrikalaşmayı ,mezhep holiganizmini ve yıllarca sürecek kindarlıkları daha da arttırdığını görmüyor musunuz?İran devriminin yavaş yavaş mecrasından saptırıldığını ve millileştirildiğini ve Safevi Şia’sının egemen olmaya başladığını biz bile fark etmişken ,sizler uyuyor musunuz?Eğer görüyor da konuşmuyorsanız bunun vebalinin altından nasıl kalkacaksınız?Zalim sultanın karşısında hakkı söylemenin ulviliğine vurgu yapan bir dinin mensupları olarak sizlerin, alimlik vasfınız gereği, daha cesur olmanız gerekmiyor mu?Hüseyin’in zalim Yezit karşısındaki izzetli tavrını her yıl seremonilerle canlı tutmaya çalışan sizlerin ,modern Yezitler karşısında dilsizleşmeniz  

doğru mu? Seyyide Zeyneb’in Yezid’in sarayındaki vakur tavrını ve cesaret nişanesi sözlerini serlevha yapan zat-ı alilerinizin, bebeklere varıncaya kadar hunharca katledilen mazlum ve mahrum bir halkın feryadına bigane kalmanız nasıl mümkün olabiliyor?Sizler Kur’an okumuyor musunuz?Mü’minlerin kardeşliğine ve mü’minlerin birbirlerine karşı velayetine vurgu yapan ayetlerden haberiniz yok mu?Rasul-ü Zişan(a.s)’ın sünnetinden haberdar değil misiniz?Müslüman kadının iffetine saldırıldığı için Yahudilere savaş ilan eden Rasul(a.s)’ün sünnetinden nasıl yüz çevirirsiniz?Her gün aşağılanan ve iffetleri kirletilen Suriye deki kadınlar ve kızlar müslüman değil mi?Kaldı ki müslüman olmasa bile insan olarak duyarlılığı ve karşı çıkmayı hak etmiyor mu?Buna nasıl göz yumuyorsunuz? Yoksa alimliğiniz sadece ‘’humus’’ kabul günlerinde mi tebarüz ediyor?

Ey Kum Uleması!

Hz.Hüseyin(r.a)’i biz şehit etmedik.Çaldıran savaşı olduğunda da 21.yüzyılda yaşayan hiçbir müslüman hayatta değildi.Müslümanların tarihi içerisinde acı ve ızdırap dolu olaylar olmuştur.Fakat biz tarihi kin üretim mekanizması olarak görmeye devam edemeyiz.Tarih, benzer şeylerin tekerrür etmemesi için ibret alınacak bir alan olarak görülmelidir.Belli dönemlerde, o günün koşullarında, cereyan etmiş olayları bugüne taşımak ve o olayları birer tefrika malzemesi yapmak ancak düşmanlarımızı sevindirir. Evs ve Hazrec arasında münafıkların çıkarmaya çalıştığı çatışmayı hatırlayın.Ve Allah Rasulü(a.s)’nün yaptığı konuşmayı.’’Ben aranızdayken yeniden cahiliye hayatınıza mı döneceksiniz’’ demişti Rasul(a.s).Nifak elçileri İslam öncesi kindarlıklarını ve savaşlarını hatırlatarak müminlerin vahdetini zedelemeye çalışmıştı.Şimdi tarihteki acı ve ızdırap dolu olayları gündeme getirmenin ve gereksiz çatışmaların değil vahdetin zamanıdır.Ve bunu sağlayacak olanda hiç şüphesiz alimlerdir.

Ey Kum Uleması!

Bir alimin alameti farikası hangi güç merkezi karşısında olursa olsun hakkın tarafında olması ve celadetli davranmasıdır.Tıpkı sizlerinde yakından tanıdığı Kum’un müstesna alimlerinden Ayetullah Muntezeri gibi.O ,devrimin önderi İmam Humeyni’ye Evin Cezaevindeki yüzlerce kişinin tartışmalı idam kararını onaylamasından dolayı karşı çıkmış ve azledilmişti.Ve ölünceye kadar İran statükosu tarafından sakıncalı ilan edilmiş,sürekli tarassut altında tutulmuş ve hatta ölümüne yakın yıllarda evi taşlanacak kadar horlanmıştı.Ancak ilminin izzeti gereği hakkı müdafaa etmekten vazgeçmemişti.Şimdi sizler hak ve hakikatin yanında değil statükonun ve Safavi şiasının yanında saf tutuyorsunuz.Ümmetin vahdetine hizmet edeceğinize tefrikaların derinleşmesine sebep oluyor ve susuyorsunuz.En fazla konuşmanız gereken zamanda susuyorsunuz.Sizin suskunluğunuz tefrikaları derinleştiriyor.Tarihteki olumsuzluklardan kin üretilmesine ses çıkarmıyorsunuz.Mü’minlerin emirliğini yapmış sahabelere ve paklığı vahiyle tescillenmiş müminlerin annesine söylenen galiz ifadelere karşı çıkmıyorsunuz.Halbuki hiçbir sünni müslüman ehli beytin paklığı ve müstesnalığı hakkında şüphe duymaz.

Merhameti sonsuz rabbimizden ayaklarımızı sırat-ı mustakim üzere sabit kılmasını;basiretimizi,ferasetimizi ve iz’anımızı arttırmasını niyaz ederim.Vesselam…

 

Kamil ERGENÇ

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız


AddThis