Moda ve Zihniyet/Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun bu kitabı moda-zihniyet ilişkisini anlatmaktadır.

Yazar, modernleşme sürecinde moda-zihniyet ilişkisini konu edinen çalışmasında öncelikle modanın sosyolojik ve psikolojik özelliklerine temas ediyor ve daha sonra Osmanlı cemiyetinin Modernleşme macerasını, moda çerçevesi içinde değerlendirerek, geleneksel zihniyetin modayı kavrayış özelliklerinin üzerinde duruyor. Bu özelliklerin tespit edilebilmesi için devrin edebi eserleri gazete ve mecmuaları gözden geçirilmiş ;modaya dair bulunan vesikalar çalışmanın boyutunu kaybetmemek için moda eleştirilerinin zihniyete tekabül edenleri arasından bir seçmeye tabi tutulmuş; konu özellikle kadın giyim kuşamı etrafında incelenmiş.

Modanın güzelleştirici bir unsur olup olmadığının sorgulanmadığının tespitini yapan yazar, sorgulanmayışının kitle kültürü ile bağlantılı olduğu kadar aynı zamanda modayı oluşturanların toplumun tercihlerini, moda-demode zıtlığı içinde yönlendirilebilmeleriyle bağlantılı olduğunu tespit edip konunun bu yönünü sosyal değişme ve moda ile modanın psikolojik boyutu içerisinde değerlendirmiştir.

Kitap dört bölümden oluşmuş.

Modernleşme, Zaman-Zihniyet ilişkilerine genel yaklaşım

Modanın psikolojik boyutu

Sosyal değişme ve moda ilişkisi

Osmanlı sosyal hayatında zihniyet değişimini etkileyen bir faktör olarak moda


Birinci bölümde;


Modernizasyon süreci yalnızca sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapıları değiştirmekle kalmamış aynı zamanda, bireyin bilincinde epistemolojik ve psikolojik oluşumunda da büyük değişiklikler ortay çıkardığını işleyen yazar; kişilerin giyim anlayışı estetik zevk ve beğenilerini, ekonomik durumlarını, mensubu oldukları ve olmak istedikleri sınıfın ipuçlarını verdiğini belirtip özellik kıyaslaması da yapmış.

Geleneksel kıyafetin özelliklerinde kıyafetin statüyü belirlediğini iklim şartlarına göre farklılıklar olduğunu,uzun yıllar tarzda bir değişiklik olmadığını, el işçiliğiyle hazırlandığını ve ahlak kurallarını yansıttığını belirtmektedir.

Buna mukabil modern kıyafetlerde; halkın elit giyimini taklit ettiğini, iklim şartlarına göre pek değişkenlik olmadığını, kısa periyotlarla değişiklikler olduğunu, konfeksiyonlarda seri üretim yapıldığını, ahlak kaidelerine uygun olmayıp protestocu tavrın olduğunu belirtmiştir.

Modanın sayesinde içsel güzellik el emeğine aktarılamadığı zaman, dış güzelliğe olan ilgi doruk noktasına çıkmıştır.Kitap da en genel tanımıyla toplum hayatına girmiş geçici yenilik olarak ifadelendirilen modanın yaygın olarak kıyafet alanında kullanılmakla birlikte çok çeşitli sahalarda ortaya çıktığı teslim edilmektedir: Resim, müzik, ev dekorasyonu, felsefe, psikolojik ve sosyal ilimler, politik doktrinler vs.Bu bölümde zaman-zihniyet ilişkileri değerlendirildiğinden modanın çıkış serüveni zihniyet oluşumunu anlatmıştır.


İkinci bölümde;


Yazar, modanın ulaşmış olduğu yaygınlık, kitle kültürü ile yakından alakalıdır tespitinde bulunmuş. Ferdin tek başına yapamayacağı pek çok şeyi kitle içerisinde kolaylıkla benimsemesi alt kültürün kitle kültürü içersinde kaybolmasıyla bağlantılı olarak gerçekleştiğini ifade etmiştir. Kitle içerisinde fertlerin zihni seviyelerinin üstünlüğünün pek bir anlamı yoktur.

Moda, tüketiciye ulaşana kadar pek çok merhaleden geçer. Kitap bu merhaleleri örneklerle ve zihin dünyalarıyla tanımlamıştır.

Modayı oluşturanların devamlı yenilikler sunmak zorunda olduklarını,

Modayı kitlelere sunan kadroların kitlelerde o yeninin elde edilmesi konusunda suni bir ihtiyaç oluşturulabilmesi için bir dizi organizasyonlar düzenlediğini,

Yeni modayı anında takip eden ve kendini seçkinler sınıfında olarak adlandıran sosyete, artist ve sanatçıların her türlü yeniliği anında benimsemeye talip olduklarını,

Halk arasında sınıf atlama eğilimi olanlarla alternatifsizlikten dolayı moda olanı giyen gruplar anlatılmıştır.


Üçüncü bölümde;


Sosyal statü ve moda ilişkisi bağlamında yazar, modernleşme ile birlikte modanın toplumun bütün kesimlerinde görülmeye başlaması büyük ölçüde modern toplumun özelliklerine bağlı bulunduğunu söyler. Modern toplum anlayışı öncelikle endüstrileşmiş toplum olma ile yakından alakalı olduğunu,  endüstrileşmiş toplumun özellikleri ise, ulusal pazar oluşturma, iletişimin yaygınlaştırılması, okur-yazar oranının artması, kentleşme ile doğrudan bağlantılı olduğunu tespitini yapmıştır.

Modayı giyim tarihinden bağımsız olamayacağını, sanayi devrimi ile Fransız ihtilali’nin kesiştiği noktada başlatmak gerektiğini onun günümüzdeki karakteristik özelliğinin ortaya konması bakımından ehemmiyetli görmektedir.

Kırsal kesimden şehre göçün modanın yayılmasına sebep olduğunu nüfus yapısının modanın yayılmasına tesiri başlığı altında işleyen yazar ayrıca teknolojik gelişmelerin, kadının çalışma hayatında yer almasının, turizm hareketinin yaygınlaşmasının moda üzerindeki etkilerinden bahsetmiştir.


Dördüncü bölümde;


Osmanlı toplumunun kadınları haricinde giyim-kuşamı sınıfsal farklılar içerdiğini olumlu bir şekilde belirten yazar, giysilerin şekilleri üzerinde durmuştur. II.Mahmut döneminde Batılılaşma hareketiyle birlikte Saray teşkilat ve teşrifatı yeniden düzenlenir. Saray mensuplarının, askerlerin, halkın kıyafetinde değişiklikler yapılır. II.Mahmut yarı şarklı yarı garplı bir kıyafet giyer. Halkın başındaki sarığı çıkartıp fes giymesi mecbur tutulur.İlk defa II.Mahmut resmi dairelerde şarap içilmesine müsaade eder. II.Mahmut döneminde Avrupai kılık kıyafet ve yaşam tarzının benimsenmesi devlet politikası olarak Batı’nın üstünlüğünün kabul edildiği tespiti yapılıyor. II. Mahmud döneminden sonra geleneksel Osmanlı kıyafeti ile Batı kıyafeti birlikte kullanılırken Meşrutiyetten (1876) sonra daha çok Batı tarzı kıyafetler tercih edilir olmuştur. Erkekler daha çok Tanzimattan sonra Batılı kıyafetlere ilgi gösterirken kadınlar ise daha sonra, Batılı kıyafetleri içeren dergilerin etkisinde kalmışlardır. Artık Osmanlı kendi tarzını kaybetmiştir.


Yüzyıllar boyu teferruatlar çerçevesinde değişen Osmanlı kadın kıyafetleri Osmanlı tarzını devam ettirirken 19.asırdan itibaren bu tarz hızla kaybolmaya başlamıştır. II.Mahmut döneminde erkek kıyafetlerinde uyulması mecburi değişiklikler yapılmış fakat kadın kıyafetleri üzerinde doğrudan bir müdahale söz konusu olmamıştı. Buna rağmen kadın kıyafetleri hızla değişmiştir.Abdulmecit’in sarayda kurdurmuş olduğu kadın orkestrası alafranga hayatın boyutlarını kadınlar arasına taşıması bakımından dikkat çekmektedir.

Tanzimat ile başlayıp Meşrutiyet dönemlerinde hız kazanmış olan Avrupa modalarına uyma bir milletin kendine has giyim tarzlarını bırakması anlamına geldiğinin tespiti yapılmıştır.

Modanın zihniyete tekabül eden yansımasını dönemin romanlarında ve yazarlarının eleştirel tutumlarında da görmek mümkündür. Batılı hayat tarzının yaygınlaşmasıyla bağlantılı olarak yüzeysel bir batılılaşmaya dayanan giyim-kuşam taklidinden öteye gidemeyen  davranışların ortaya konması bakımından Ahmet Mithat efendi’nin Felatun bey ve Rakım efendi adlı romanı ve Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba sevdası moda düşkünü erkekleri hicvetmesi bakımından önemlidir.

Modaya uyma merkezden çevreye yayılma eğilimini Cumhuriyet rejiminde pekiştirmiştir. Çünkü modanın özel kimliklere tekabül etmeyen beynelmilel havası kıyafet inkılabında Cumhuriyetin aradığı bir güç olmuştur. Bu bakımdan modaya uymak muasır medeniyetler seviyesine çıkmakla bir tutulmuştur.


Velhasıl...


Zevkler ve renkler, modanın şemsiyesi altına girdiğinde zevkler ve renkler tartışılmaz payesine yükseliyor. Her şey eleştirilirken moda sarsılmayan otoritesini neye borçlu? Belki de bu, modanın tanımlanamamış olmasından kaynaklanıyor. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun bu kitabı modanın eleştirilebilirliğine ve tanımlanmasına kapı aralamış.



Yusuf Bayram Karaboyun

Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız

 

 

 

 

 


AddThis