Kur'an Işığında Farklı Konular Farklı Yorumlar

İlahiyat fakültesi lisans döneminde öğrenci iken sürekli kitapçıları dolaşır; gerek lisans dönemi için gerekse de lisansüstü eğitim ve gelecek için ihtiyaç duyacağım eserleri temin etmeye çalışırdım.  Bazı öğrenciler anlık okumak için kitap alırlar; ama ben onlardan değilim. Tabir-i caizse geleceğe yatırım yapmak için kitap alırım. Halen de belli aralıklarda kitapçıları dolaşır; dikkatimi ve ilgimi çeken eserleri satın alırım. Kitaplığımın bir köşesine koyarım. Belki şuan için okuyamayabilirim; ama zamanı geldiğinde ve ihtiyacım olduğunda muhakkak okurum.

04.04.2013 tarihinde satın aldığım; ama 08.08.2016 tarihinde okuma fırsatı bulduğum ‘Kur’ân Işığında Farklı Konular Farklı Yorumlar’ eseri de bunlardan birisidir. Eser, bizzat kendisinden ders aldığım değerli hocam Hasan Elik’e ait. Lisans 2. Sınıfta iken kendisinden ‘Tefsir Tarihi ve Usûlü’ dersini almıştım. Açıkçası tarih ve usule dair çokça istifade ettiğim söylenemez; çünkü hocamın ders anlatım üslubu ve metodu diğer hocalara nazaran biraz daha farklı. Hocamın dersleri genellikle ders modundan ziyade sohbet havasında geçer ve gerek hocamın gerekse de öğrencilerin zihinlerindeki tüm meseleler masaya yatırılır. Burada; tartışma, özgürce fikir beyan etme, Kur’ân ayetleri üzerinde düşünme, tefekkür ve tefakkuh etme gibi hususlarda gereğinden fazla istifade ettiğimi söyleyebilirim; fakat dersin işleyişinden ve muhtevasından uzak kaldığımızı belirtmem gerekiyor. Tabi ki her yiğidin bir yoğurt yiyiş şekli vardır. Bu kısa mukaddimeden sonra kitabın tahliline geçebiliriz:

Kur’ân Işığında Farklı Konular Farklı Yorumlar

Eser, Ocak/2010 yılında ilk baskısını gerçekleştiriyor. Müellif farklı zamanlarda, farklı konularda kaleme almış olduğu ilmî makalelerini bir kitapta toplamayı hedeflemiştir. Bu yüzden çalışma altı bölümden müteşekkildir:

1-    Mekke örneğinde Kur’ân’da şehrin temel nitelikleri

2-    İhram/Hac yasakları bağlamında ibadet ve ceza anlayışına eleştiren bir bakış

3-    Gayr-ı Müslimlerle ilişkilerde Kur’ân’ın esas aldığı değer

4-    Mushaf’a abdestsiz dokunma meselesi

5-    Kur’ân’da insanın sorumluluğu, Va’d-Vaîd ve İlahi Af

6-    Kur’ân’daki Allah anlatımı açısından şefaate bakış

Bidayeten, kitaptaki konuların ve zamanla kaleme alınmış makalelerin hareket noktası Kur’ân’dır. Müellifin kendisi de bunu açıkça ifade etmektedir.[2] Bu yüzden farklı yorumlar geliştirmeye çalıştığını söyleyebiliriz.

Müellif, “Mekke örneğinde Kur’ân’da şehrin temel nitelikleri” ilk bölümünde Mekke şehir tipolojisini ve bir ülke yönetimi olarak modelliğini tartışıyor. Yazara göre Mekke toplumu sadece bedevilerden oluşmamakta; bilakis Mekke, İslâm’dan önce ve sonra olduğu gibi kültürlü, entelektüel insanların uğrak yeri, gezginlerin ve profesyonel tüccarların bulunduğu bir konuma sahipti. Bu yüzden Mekke, bir şehirden çok ülke mesabesindeydi. Ayrıca Mekke, ‘mabet merkezli, güvenli, özgür, bağımsız, müreffeh, barışçıl, eşitlikçi, adil yönetimli’ gibi özelliklere sahip bir şehirdi. Yazara göre Mekke’nin sahip olduğu bu özellikleri diğer şehirler ve ülkeler üzerinde de uygulanması gerekir. Çünkü bütün milletler ve toplumlar bu özellikler üzere kaimdir. Güvenliği olmayan ülke ya da şehir yaşanılmaz olur! Keza iktisadı ve ekonomisi güçlü olmayan şehirler de nüfusun az olduğu ve yaşam kalitesinin düşük olduğu yerlerdir. Müellife göre bir şehir ve toplum sağlam temeller üzere kurulmaz, adil ve sorumlu kimseler tarafından yöneltilmezse, çöküşten kurtulamaz. Buna örnek olarak da Ebrehe ve Ebu Cehil örneğini vermektedir. Ebrehe büyük ordusu ile Mekke şehrinin sınırlarına dayanmış; ama şehri yıkamamıştır. Ebu Cehil ise sergilediği sorumsuzca tutumlar, baskı, zulüm ve adaletsizlikler Mekke’nin çöküşüne yol açmıştır.

Kitabın ikinci bölümünde ‘İhram/Hac yasakları bağlamında ibadet ve ceza anlayışına eleştiren bir bakış’ mevzusu üzerinde durulmuştur. Temelde ibadetlerin gereğinden fazla şekle büründüğünü ve bunun da asıl maksadın ve hikmetin önüne geçtiğini savunmaktadır. Müellif, meseleyi ihram yasakları üzerinden anlatmaya çalışmaktadır. Yazara ibadet, Allah ve kul arasında meydana gelir; ibadetlerin gereğinden fazla şekle bürünmesi ise Allah ve kul arasındaki ilişkiyi zayıflatır. Yazar, namazın, orucun, haccın nasıl ifa edileceği üzerinde durulduğunun yüzde biri kadar, bu ibadetlerin niçin yapılması gerektiği üzerinde durulduğunda sonucun çok farklı olacağını savunmaktadır.

Üçüncü bölümde gayri Müslimlerle/Müslüman olmayanlarla ilişkilerin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Yazara göre bu mesele de diğer meseleler gibi yanlış anlaşılıyor. Müslümanların geneli diğer dinlerin müntesiplerine bakarken ve karşı tarafı yorumlarken bunu inançları üzerinden yapıyor; fakat Kur’ân’a göre bu, Müslümanlara karşı davranışlarına göre şekillenmesi gerekir. Yani diğer bir ifadeyle inançtan önce; karşı tarafın Müslümanlarla olan ilişkisi önemlidir. Ayrıca gayri Müslimlerle ilgili her türlü genellemeden de kaçınmak gerekir; nitekim Kur’ân böyle bir yöntem izlememiştir.

Kitabın dördüncü bölümünde ‘Mushaf’a/Kur’ân’a abdestsiz dokunma meselesi’ irdelenmiştir. Konuyla ilgili olarak üzerinde konuşulan konu Vâkı’a suresi 77.79. ayetler.Yazara göre bu ayetler Kuran'a abdestsi dokunmakla ilgili değildir.Ayetler Kur'anın bütünlüğü içerisinde incelendiğinde bu durum anlaşılacaktır.Müellife göre Kur'anın zikredilen ayetlerinde kastedilen Kur'anın yüce Allah adına uydurulan bir beşer sözü olmayıp vahiy yoluyla yeryüzüne ulaşmış ilahi bir kelam olduğudur.Ayette geçen mutahhirun/manen arınmış olanlar maddi bir temizliği değil manevi temizliği,ruh temizliğini yani imanı ifade eder.İlk dönem alimlerinden olan Ferda ve Rağıp el-İsfehani de bu görüşü serdetmişler,ama maalesef ayetlerin yanlış anlaşılmasından dolayı gündeme gelmemiştir. 

Beşinci bölümde yazar insanın sorumluluğu üzerinde duruyor.İnsan özgür bir varlık olması hasebiyle istediğini yapabilme potansiyeline sahiptir fakat yaptıklarının sonucuna katlanması gerekir.Bu ise ilahi adaletin gereğidir.Kişinin dünyada yaptıklarının karşılığını almasına Va'd;ortaya koyduğu kötülüklerin cezalandırılması ise vaid olarak isimlendirilmiştir.Fakat Allah'ın rahmeti yücedir.Dilediği kulunu da bağışlar. 

Eser altıncı ve son bölümünde ise Kur'anda ki Allah anlatımı üzerinden şefaat konusuna ayrılmış.Yazara göre bu konu tarihi süreçte çok tartışılmış ancak henüz bir sonuca ulaşılamamıştır.Müellife göre birinin başka birini cehennem ateşinden kurtarmak için şefaatçi olması kesin bir dille reddedilmiştir.Yazara göre konuyla ilgili hadisler Kur'ana arzedilerek anlaşılmaya çalışılmalıdır.Çünkü yaygın anlamıyla şefaat telakkisi, Kur'anda ki tevhid anlatımıyla bağdaşmadığı gibi Allah-insan ilişkisinin niteliği de bu anlamda bir şefaate gerek bırakmamaktadır.

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Öncelikle Kur’ân adına yapılan her türlü çalışmayı desteklediğimizi beyan ederiz. Bununla beraber –bize göre- yanlış düşüncelerin de ilmi çalışmalar çerçevesinde konuşulması ve tartışılması taraftarıyız. Kitapta varid olan tüm düşünceleri desteklemediğimizi belirtmek isteriz. Buna göre:

.Esere farklı konular –farklı yorumlar ismi verilmiş; ama ilk bölümdeki Mekke modeli dışındaki konular hiç de farklı konular değil! Söz gelimi şefaat konusu yıllardır üzerinde tartışılan bir konudur. Tarihi süreçte tamamen kabul edenler olduğu gibi; tamamen de reddedenler var olmuştur. Ya da Muhaf’a/Kur’ân’a abdestsiz dokunma meselesi üzerinde onlarca; hatta yüzlerce çalışma zikredilebilir. Keza birkaç mesele dışında farklı yorumlar da söz konusu değil. Örneğin şefaate bakışta farklı bir yorum yapılmamış; ya da insanın sorumluluğu mevzusunda okuyucuyu dehşete düşüren bir yorum yapılmamış! 

   Bizce Kur'anın merkeze konulması düşüncesi doğru bir düşüncedir. Tabi ki de Kur’âniyyun/sadece Kur’ân diyenler ve bize Kur’ân yeter diyenlerden değiliz! Haşa! Efendimizin sireti/sünneti/hadisi olmasa bu kitap anlaşılmaz. İslam tarihi ya da tefsir literatürü olmadan bu Kur’ân anlaşılmaz. Bununla beraber meseleler irdelenirken Kur’ân’ın merkeze konması ve var olan bilgilerin Kur’ân’a arz edilmesi gerekir. En nihayetinde Kur’ân metni üzerinde hiçbir değişiklik söz konusu değildir. Fakat bu ilahi metni anlamak için de siret/hadis/fıkıh/Arap dili ve edebiyatı gibi ilimlere ihtiyaç vardır.

-    Eserin diline gelecek olursak –bizce- gereğinden fazla tekrara düşülmüş. Gerk giriş kısımların da gerek gelişme; gerekse de sonuç kısımlarında çokça tekrar içeren ifadeler kullanılmış. Bu ise çalışmanın değerini düşürmektedir. Ayrıca eser için halkın anlayabileceği bir dil seçilmiş.

Prof.Dr.Hasan ELİK kimdir?

Prof. Dr. Hasan Elik Marmara Üniversitesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi 1949 yılında Tokat’ta doğdu. Hafızlıktan sonra Kesik bacak İsmail Bayrı Hoca’dan talim, tecvit ve kıraat okudu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da bitirdikten sonra, 1976 yılında İstanbul İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1977 yılında Suudi Arabistan’a gitti.  King Abdülaziz Üniversitesinde 1982 yılında mastır tezini tamamladı. Adı geçen Üniversitede Tahâvî’nin Müşkilu’l-âsâr adlı eserinin edisyon kritiğini yaparak 1989 yılında doktor unvanını aldı, 2007 yılında Profesör oldu. Almanya, Hollanda, Mısır ve Japonya’da etütler yaptı, konferans ve sempozyumlara katıldı.

Eserlerinden bazıları:

1- Dini Özünden Okumak

2- Kur’an’ın Korunmuşluğu Üzerine

3- Kur’an Işığında Farklı Konular

4- Mabetten Hayata (I-X)

5- İnsan Eksenli Din

6- Tevhit Mesajı-Özlü Kuran Tefsiri (2013)

 

Abdulvahap KÖSESOY

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Yüksek Lisans


[2] Elik, sf. 8.

[3] K.K. 56: 77-78-79Kuşkusuz o, elbette çok değerli(kerîm) bir Kur’an ‘dır; Koruma altındaki/saklı (meknûn) bir kitaptadır(kitâb), Tertemiz tutulanlardan (el-mutahhar) başkası ona dokunamaz(mess);


AddThis