Kur'an ve Hayat

''Kur'an'ı anlamayanlar onu muhatap almayanlardır.''

 

Yazar, hadi kavramını epistemolojik olarak inceleyerek kavramın zihinlere nakşedilmesine yardımcı oluyor.Hadi kavramını Arapların günlük hayatlarının bir parçası olan çölde yolculuk ile ilişkilendiriyor.Buradan hareketle Kuran’nın bütün bir hayat yolculuğu boyunca gerçek anlamda Hadi  olduğunu belirtiyor. Hidayet çeşitlerinden bahseden yazar, ilk Müslümanların yaşları ne olursa olsun fıtri hidayete kulak verdiklerinden bahsediyor.Hidayetin , zıddı olan dalaletle hatırlanması gerektiğini vurgulayan yazar, birinin olduğu yerde diğerinden söz edilemeyeceğine vurgu yapıyor.

 

Gerek peygamberlerin gerekse ilahi kitapların esas görevleri olan hidayet rehberliğini layıkıyla yerine getirebilmeleri ise elbette ki tamamıyla insanlara , insanların hidayeti isteme, , arzulama , irade etmelerine bağlıdır.Yoksa bulunduğu yanlış yol üzerinde durumunu muhafaza etme kararına sahip olan , bulunduğu yolun yanlışlığını ve kötülüğünü görmesine rağmen bu halini bilerek terk etmeye yanaşmayan , hakka kulağını , gözünü , kalbini, kapayanlara Peygamber’in yapacağı bir şeyin olmayacağına dikkat çekiliyor.

Kur’an’ın öncelikle okumak için olduğuna vurgu yapan yazar, Kur’an’ın nasıl okunması gerektiğini ayetler ışığında belirliyor.Sahabenin Kur’an’dan önce imanı elde ettiğini daha sonra Kuran’ı yaşayarak okuduklarını belirtiyor.Kuran’ı anlamanın en önemli şartının , tefekkür ederek , tezekkür ederek,tedebbür ederek, aklederek ,fıkhederek , kalbi uyanık kılarak okunmayla  yakalanabileceğinden bahsediyor.

 

Rasulullah’a kişisel güven ve sevgi nedeniyle islamı kabul eden ilk mü’minlerin imanlarının , Allah’ın bildirdiği hakikatlere imana kanalize edildiğini belirten yazar; bunun , sahabenin peygambere eşsiz sevgi beslemelerine rağmen “Bu senden mi yoksa Allah’tan mı ?”diye sorma seviyesine ulaştıklarına dikkat çekiyor.Sahbenin Kur’an’a göre inanmış ,yaşamış bir topluluk olarak  Kur’an’ı teorik bilgiler yığını haline getiren sonraki nesillerden çok uzaktırlar.Bunun içindir ki sahabe nesli gibi bir nesil bir daha görülmemiştir.Onları yücelten Kur’an olduğu gibi sonrakileri zelil kılanın da Kur’an’dan uzaklaşmaktan başka bir şey değildir.

 

Kur’an’ın her zaman bir baş ucu kitabı olması gerektiğini , karşılaştığı sorun  ve problemleri kafasından oluşturduğu metodlara göre değil bizzat Kur’an’a  göre davranarak yerine getirmesi gerektiğini belirtmektedir.

Zulüm, hicret , mü’min , müşrik  kavramlarına ayrı başlıklarla değinen yazar , bunları ayetler ve İslam tarihinden örneklerle açıklayarak direniş modelleri sunuyor.

 

Kur’an’ı anlamayanların onu muhatap almayanlar olduğunu Utbe bin Rebia ve Velid bin Muğire örneğinden yola çıkarak  açıklıyor. Kitabın tahrif edilmesine de değinen yazar, Tevrat ve İncil örneklerinden yola çıkarak tahrif yollarını açıklıyor.

1.Ayeti olduğu gibi bırakıp , anlamını değiştirme

2.Kitaba bazı eklemelerde bulunma

3.Bazı ayetleri kitaptan çıkarma

4.Kitabı parçalara ayırma

 

Elbette ki söz konusu değişimin temelinde Kur’an’ı yanlış anlama  veya Kur’an’ı dikkate almama vardır.Yoksa Kur’an’ın bizzat kendisinin tahrifi söz konusu değildir.Problem kitapta değil kişilerdedir.Bundan dolayıdır ki Kur’an’ın düşünce ve yaşantılarda bilerek veya bilmeyerek tahrifini önlemek için Kur’an’ı doğru anlamayla ilgili esaslar oluşturulmuş ve usul kitaplarında ayrıntıyla açıklanmıştır.

Bu bölümde  kıssacılık ve israiliyat kavramlarını açıklayarak  Kur’an’ın anlaşılmasında verdikleri zarara dikkat çekiliyor.

 

Selami  AKTAŞ

 


AddThis