okumali

Üye Girişi

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün174
mod_vvisit_counterDün535
mod_vvisit_counterBu hafta2119
mod_vvisit_counterBu ay6918
mod_vvisit_counterHepsi1847698

Kimler Sitede

Şu anda 12 ziyaretçi çevrimiçi

Ramazan ve Bilinç Aşısı

Bilgi, bilinç oluşturma sürecinin ilk adımıdır.Bilgisiz bilinç oluşmayacağı gibi temyiz edici/eleştirel akıl olmadan bilginin bilince dönüşmesi de mümkün değildir.Mümin kişi akıl,duyular,vahiy ve doğru haber yoluyla aldığı bilgiyi tetkik/tahkik/tefrik/temyiz süreçlerinden geçirerek ve gerçek/sahih bilgi kaynaklarına-Kuran ve mütevatir sünnete- arz ederek bilince dönüştürme yolunda adım atar.Bilgi bilince dönüştüğü anda eylemlilik süreci başlar.Sahih eylem sahih bilgilenme yoluyla  ve yukarıda ifade etmeye çalıştığımız silsileyi izleyerek gerçekleşir.Eylemlilik süreci bilinçli ve iradi bir süreçtir.İradi olmayan eylemliliklerden fail sorumlu değildir.

 

Kimlik Krizi

Anlamlı birliktelikler oluşturmak mecburiyetindeyiz. Biraraya gelişlerimizin bir amaca taalluk etmesine gayret göstermeliyiz. Birlikteliklerimiz, bilinçlerimizi yenilemeli/inşa etmeli.Birlikteliklerimiz, sorumluluk duygularımızın yeniden harekete geçmesine vesile olmalı.Birlikteliklerimiz/biraradalıklarımız inkılabi/devrimci bir ruh üflemeli dimağlarımıza.

 

İslamcılığı Nasıl Bir 21.Yüzyıl Bekliyor?

Aydınlanma düşüncesinin ünsiyet kuran ve ünsiyet kurduğu oranda,bilhassa tanrı ile ünsiyetini canlı tuttuğu oranda,beşerlikten insanlığa doğru yücelen insanı bireyleştiren; yani kendisinin tanrısı haline getiren ve beşerlik yönünü yani organik,insiyaki/libidonal ve egosantrik yönünü merkezleştiren algısı,içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın en ciddi travmalarından birini oluşturmaya devam etmektedir/edecektir.Bu algı Batı insanının buhranlara gark olmasına sebebiyet vermiş olmasına ve bugün batıda ezoterik/Batıni yönelmelere sebep olmasına rağmen,içinde Türkiye’nin de bulunduğu Ortadoğu coğrafyasına farklı kimlikler ve ilgiler aracılığı ile girmeye çalışmakta ve müslüman muhayyilede kendisine meşruiyet alanı açmaya çabalamaktadır.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-V

Muhafazakarlaşmaya doğru evrilen İslamcı dilin küresel gündemin tesiri altında kaldığını ifade etmek durumundayız.Küre ölçeğinde meydana gelen değişimlerin icbar etmesiyle Türkiye ölçeğinde muhafazakarlığın özellikle öne çıkarıldığını müşahede ediyoruz.Modern dünya sisteminin kendisini halkı müslüman olan ülkelerde ikame edebilmesi için artık ceberutça yöntemler kullanmaktan ziyade,dini argümanlarında bolca kullanıldığı ve hatta ritüel eksenli bir dinin özendirildiği ve böylece modernleşmenin ‘’din aşısı’’yla güçlendirildiği bir süreci yaşıyoruz.

 

Ramazan ve Klas Duruş

En esaslı esas duruşumuzun ortaya çıkacağı aya merhaba demenin memnuniyeti yanında bütün bir seneye yayılması gereken mümin hassasiyeti sorumluluğu belimizi büküyor.Bilinç aşısı olmaya niyet ederek başlamak gerekiyor bu müstesna aya.İhya olmak ve inşa etmeye söz vermek niyetimizin özeti olabilir.

Bütün bir zamanını müteyakkız geçirmesi gereken müminin ramazan ayındaki teyakkuz halinin üst düzeyde olması gerekiyor.Kur’an gibi bütün zamanları dönüştürecek bir menbaın nazil olduğu bu ay hiçbir şekilde aleladeleştirilemez/sıradanlaştırılamaz/harcıalemleştirilemez.Bilerek ya da bilmeyerek bu ayın içeriksizleştirilmesi uğruna yapılan her eylemin bilinç kaybına ve ufuk körlüğüne hizmet ettiğini, ayrıca müminliğimizden eksilttiğini unutmamak gerekiyor.

 

Türkiye İslamcılık Bahsi Üzerine-VI

Muhafazakarlık,edilgenleşmenin/pısırıklaşmanın/nesneleşmenin ve teslimiyetçiliğin diğer adıdır.Muhafazakar düşünce, bünyesinde geleneksel/dini unsurlar da barındırdığından ilk elde oldukça masum bir görüntü vermesine rağmen,aslında geleneği ve gelenekte içkin dini argümanları kullanarak modern değerlerin ikamesini sağlamaktadır.Bu nedenle modernliği muhafazakarlıktan bağımsız düşünmek mümkün değildir.Muhafazakarlık, modernliğin karşısında değil bizzat modern değerlerin yerleşmesine yardımcı olan ancak bunu yaparken dini/folklorik ve tarihsel unsurları da kullanan bir dünya görüşüdür.

 

Mazi ve Gelecek

20.yüzyıl, arkasında derin acılar ve sarsıcı değişiklikler bırakarak geçti. Öyle görünüyor ki 21.yüzyılda en az onun kadar derin acılara ve sarsıcı değişikliklere gebe.Aslında gerek 20. gerekse 21.yüzyıl başlangıçları itibariyle birbirlerine çok benziyorlar.20.yüzyılın başlarında Dünya’nın bir savaşa doğru hızla ilerlediği ve sınırların yeniden çizileceği bir vasatın oluşacağı her halinden belliydi.20 yıl arayla yaşana iki büyük savaşla Dünya yeniden şekillendirildi.Yaklaşık 100 yıl sonra,21.yüzyılda,bizlerde aynı olaylara şahitlik etmekteyiz.Öyle görünüyor ki bu yüzyılda sınırların değiştiği ve dünyanın yeniden dizayn edildiği bir yüzyıl olacak/oluyor.

 

Ben ve Hayat ve Ölüm

Ne zor şeydir hayat ve ölüm hakkında yazmak.Hayata ve ölüme dokunmak,hissetmek,duyumsamak.Biri-yani hayat- her an içinde olduğumuz, fazlasıyla iç içe yaşadığımız ve modern zamanlarla birlikte gittikçe ‘’an’’laşan bir olgu iken; diğeri-yani ölüm-tasvir edilemeyen,tahayyül edildiğinde dahi insanın bir türlü kendisine yakıştıramadığı ve yaklaştırmadığı hakikat.Hangisinin hakkını layıkıyla verebiliyoruz ki?Ya da hangisini daha fazla kanıksıyoruz?

Sözü güzel söylemek, güzel söz söylemek ve sözün güzeline uymak her babayiğidin altından kalkabileceği bir iş değil. Harcıalem iş kotaranlar,aleladelikle malul olanlar ve sözün gücü yerine gücün sözünü yeğleyenler zaten gündemimizde değil.Bizim meselemiz,sözü savaşları kesecek, ağulu aşı bal ile yağ edecek kadar ehemmiyetli gören,sözü dinleyen ve en güzeline uyan,hikmeti ve güzel öğüdü şiar edinen ve en güzel şekilde tartışanlarladır.