okumali

Üye Girişi

Site İçi Arama

Ziyaretçi İstatistikleri

mod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_countermod_vvisit_counter
mod_vvisit_counterBugün48
mod_vvisit_counterDün131
mod_vvisit_counterBu hafta1179
mod_vvisit_counterBu ay819
mod_vvisit_counterHepsi2023999

Kimler Sitede

Şu anda 31 ziyaretçi çevrimiçi

Seküler Muhafazakarlık-II

Avrupa merkezli insan,tarih ve evren algısının şekillendirdiği modern dünya,21.yüzyılı modernitenin kendisini tahkim etme aracı olarak üreyen post-modern paradigma çerçevesinde geçirmektedir.Bilimsel kesinliğin ve meta-anlatıların/ideolojilerin yapıbozuma uğradığı post-modern dönem, sekülerliği içkin boyutu ve dini olanı kültüre/folklöre indirgemesi yönüyle moderniteye asistanlık yapmaktadır.Müslüman halklar gerek maruz kaldıkları dahili oryantalist müdahalelerle, gerekse doğrudan işgal ve sömürgeleştirmeyle Avrupa merkezli bu algıya mahkum ve mecbur edilmek istenmektedirler.Bu algıya direnen müslüman halklar ise Mısır,İran,Filistin örneğinde görüldüğü üzere ya terörize edilerek,ya ambargolara mahkum edilerek ya da doğrudan askeri müdahalelerle sürece entegre edilmeye çalışılmaktadır.

 

Gülen Hareketi Üzerinden Terbiye Edilen İslamcılık

Türkiye de göç olgusuyla palazlanan cemaat yapıları yıllarca modern şehir hayatında müslümanca yaşama kaygısı taşıyan insanlar için bir sığınma kapısı oldu.Anadolu’dan büyük kentlere akan insanlar bu kentlerin keşmekeşi içerisinde kaybolmamak için cemaatlerin havzasına dahil olmayı yeğlediler.Cemaatler, modern değerlerin yerleşmesine engel olma misyonları gereği önemli bir işlev görmüş olmaları yanında, politik ayartıcılığın da tesiriyle güçlerini siyasal alana kaydırarak her dönemde politik sonuçlar üzerinde etki eden bir pozisyon aldılar.Sadece Gülen Hareketi değil bugün Türkiye’de kemiyet ve ekonomik güç anlamında ciddi boyutlara ulaşan cemaatlerin sistemin özüne dönük değişimin gerçekleşmesi adına bir çaba içerisinde olduğunu söylemek güçtür.Bu yapılar daha çok modern hayatın buhranlarına karşı bir koruma kılıfı olmayı ve devletin arzuladığı uysal vatandaş formunun gerçekleştirilmesine hizmet etmeyi yeğlemişlerdir.

 

Ramazanı Muhafazakarlaştırmak

Müdahil ol(a)madığımız tanımlamaların mahkumları durumundayız.Kendimizi kendi dışımızdakilerin tanımlarından öğreniyoruz.Kendimiz olamadığımız ve kendimizi özgün bir kimlik olarak tebarüz ettiremediğimiz için kendi dışımızdaki tanımların kalıplarına girmek gibi korkunç bir bilinç krizi yaşıyoruz.

Özgün ve özgür bir mü’min duruşu temsil edemeyenler,dışarıdan tanımlamaların kalıplarına girmeye mecbur kalırlar.

 

Ramazan ve Klas Duruş

En esaslı esas duruşumuzun ortaya çıkacağı aya merhaba demenin memnuniyeti yanında bütün bir seneye yayılması gereken mümin hassasiyeti sorumluluğu belimizi büküyor.Bilinç aşısı olmaya niyet ederek başlamak gerekiyor bu müstesna aya.İhya olmak ve inşa etmeye söz vermek niyetimizin özeti olabilir.

Bütün bir zamanını müteyakkız geçirmesi gereken müminin ramazan ayındaki teyakkuz halinin üst düzeyde olması gerekiyor.Kur’an gibi bütün zamanları dönüştürecek bir menbaın nazil olduğu bu ay hiçbir şekilde aleladeleştirilemez/sıradanlaştırılamaz/harcıalemleştirilemez.Bilerek ya da bilmeyerek bu ayın içeriksizleştirilmesi uğruna yapılan her eylemin bilinç kaybına ve ufuk körlüğüne hizmet ettiğini, ayrıca müminliğimizden eksilttiğini unutmamak gerekiyor.

 

Seküler Muhafazakarlık-I

 Her kavram içine doğduğu tarihin ve kültürün izlerini taşır.Bir kavramın-hele de bu kavram başka bir dilden ve kültürden ihraç edilmiş ve doğrudan hayata ve varlığa ilişkin bir kavram ise-içine doğduğu düşünsel/entelektüel ve kültürel zemin bilinmeden,o kavramı doğuran sosyal,siyasal,ekonomik v.s şartlar etüt edilmeden tanınması mümkün değildir.Üstelik bu kavram sekülerlik ve muhafazakarlık gibi kendisini dini olanla bağ kurmadan anlamlandıramayacağımız kavramlar ise daha bir hassasiyet göstermek icap eder.Çünkü o zaman meseleyi, kavramın ortaya çıktığı tarihi ve kültürel havzada dinin neye tekabül ettiği yönünden ele almak gerekecektir.Dolayısıyla hayat algısında köklü değişikliklere sebep olan kavramların mahiyetleri bilinmeden,alelade bir şekilde kullanılması ciddi sorunlara sebep olabilmektedir.

 

Oruç Neyi Bozar?

Asli olanın ertelendiği fakat teferruatların alabildiğine gündemleştirildiği bir ramazan ayını daha yarılamış durumdayız. Dini hayatımız çok ciddi krizler yaşıyor.Teferruatlara hapsedilmiş bir İslam algısı her dönemde ve fakat özellikle de ramazan aylarında daha bir gündemlerimizi meşgul ediyor. Orucumuzun bozması/ortadan kaldırması gereken şeyler bütün canlılıklarıyla karşımızda arzı endam ediyorlar.

 

Ramazan ve Bilinç Aşısı

Bilgi, bilinç oluşturma sürecinin ilk adımıdır.Bilgisiz bilinç oluşmayacağı gibi temyiz edici/eleştirel akıl olmadan bilginin bilince dönüşmesi de mümkün değildir.Mümin kişi akıl,duyular,vahiy ve doğru haber yoluyla aldığı bilgiyi tetkik/tahkik/tefrik/temyiz süreçlerinden geçirerek ve gerçek/sahih bilgi kaynaklarına-Kuran ve mütevatir sünnete- arz ederek bilince dönüştürme yolunda adım atar.Bilgi bilince dönüştüğü anda eylemlilik süreci başlar.Sahih eylem sahih bilgilenme yoluyla  ve yukarıda ifade etmeye çalıştığımız silsileyi izleyerek gerçekleşir.Eylemlilik süreci bilinçli ve iradi bir süreçtir.İradi olmayan eylemliliklerden fail sorumlu değildir.

 

Kimlik Krizi

Anlamlı birliktelikler oluşturmak mecburiyetindeyiz. Biraraya gelişlerimizin bir amaca taalluk etmesine gayret göstermeliyiz. Birlikteliklerimiz, bilinçlerimizi yenilemeli/inşa etmeli.Birlikteliklerimiz, sorumluluk duygularımızın yeniden harekete geçmesine vesile olmalı.Birlikteliklerimiz/biraradalıklarımız inkılabi/devrimci bir ruh üflemeli dimağlarımıza.